Candy

Candy

30 Aralık 2016 Cuma

Akşam Çöküyor Dağların Üstüne,Çaresizliğimse Yüreğime

Yılın son günleri geldi yine.Bir hüzün kapladı içimi.Buraya yazarak biraz rahatlamak istiyorum.
Kimse,kimse için bir şey yapamıyor bu hayatta.Üzülüyorum,sevdiğim insanlara yardım edemediğim için.Onların kendilerine yardım etmediklerini gördüğüm için.Kızıyorum onlara, hayattan hiçbir beklentilerinin olmadığını söyleyip iki yüzlülük yaptıkları,bencil davrandıkları için.Bugün ağladım blog.Çaresiz olmak çok kötü bir şey.Dayanamıyorum bu duruma.Benim düşüncelerime göre insan isterse yapabilir.Kendini kurtarabilir.Ama niye istemiyorlar?Acımak istemiyorum kimseye.Acımıyorum da.Acımak,en çok da kendimize acımak öldürür insanı.Bunu çok iyi biliyorum.Bir dönem ben de kendime çok acıdım.Beni anlasınlar istedim.Bazı şeyleri anlattım ama kimse anlamadı.Kimse anlamak zorunda değil çünkü.Kendimizi kandırıyoruz her seferinde.Birileri çıkıp kurtarmayacak bizi.Bunu keşke anlayabilseler.Keşke kendilerini bu acımadan kurtarabilseler.Ama bir süreçmiş bu.Ne kadar çok seni etkileyen olay yaşarsan o kadar işler sana ve kendini bundan kurtarman zorlaşır.Off.Aklımda sorulmayı bekleyen bir soru var ama biraz daha düşünürsem vazgeçebilirim sormaktan.Çünkü biraz daha düşünürsem hak vereceğim.Oysa ben bu sefer kimseyi anlamak istemiyorum.
Geçen yılbaşını hatırladım bir an.O zaman da ağlamıştım şaka gibi.Bir yıl geçti.Koskoca bir yıl.Ve değiştiremeyeceğim şeyleri bir tokat gibi çarptı suratıma bugün.Olay benlik olsa sadece ne yapar eder bir yolunu bulurdum.Değişmez diye bir şey olmaz.Değişmeli.Ama sorun da bu ya.Olay benim dışımda.Ne diye uğraşıyorum o zaman?
Neyse blog.Ben kendimi o tünelden kurtarmaya çalıştım ve bunu başardığımı düşünüyorum.Umarım sevdiklerim de kendi karanlık tünellerinden kurtulabilirler.

12 Aralık 2016 Pazartesi

Gündüzleri Gayet İyiyim Aslında

Az önce yeni bir alternatif müzik grubu keşfettim.Şarkı sözleri çok hoş.Genellikle aşk temalı ve o kadar hayatın içinden ki sözleri.Dinlerken ''Aa evet aynen öyle oluyor.'' diyorsunuz istemsizce.Zaten başta şarkıların adıyla göze çarpıyor.Normalde pek dinlemezdim bu tarz ama acayip hoşuma gitti bu grup.Bir şarkı ve birkaç şarkı sözünü paylaşmak istiyorum. :)


Gündüzleri gayet iyiyim aslında 
Akşamları sorun oluyor biraz
Birini sana benzettiğimde ya da
Bazı şarkılar çaldığında 💃

Bayıldım ben bu sözlere.Yıllardır kendimde çözemediğim bir sorun gündüzleri iyi olup akşamları melankoliye bağlamak :D

Bir de ''Bakkala diye çıkıp sana gelesim var'' diye bir şarkıları var.Şarkıyı dinlemeden başlığa vurulmuştum.Çok orijinal geldi bana.Bilmiyorum siz beğenir misiniz? Biraz da ruh haliyle alakalı.Dedim ya normalde pek tarzım değil ama bugün bayıldım bu şarkılara.Hadi ben Youtube'a gidip yeni şarkılar keşfedeyim.👋

10 Aralık 2016 Cumartesi

...

Bir patlama haberi daha...
Ve yayın yasağı...
Gerçekten artık diyecek hiçbir şey bulamıyorum.''Huzur'' mu demişti birileri ? Kafayı yiyeceğim yakında.

6 Aralık 2016 Salı

Bir Ah Düştü Dilimden

Bugün geçen yıldan kalma bir ruh haline büründüm bir an.Derslere odaklanamadım.Gereksiz yere kendimi suçladım.''Yaşamam gerekiyormuş.Yaşadım.Bunların doğrultusunda ileride daha bilinçli davranacağım.'' diye düşünerek kendimi avuttum.Geçmişe dönüp bir şeyleri değiştiremeyeceğime göre kendimi suçlamam da anlamsız.Üstelik bu suçlama tek taraflı olmamalı.Kendime yeteri kadar haksızlık yapmışım zaten.Artık daha objektif düşünebiliyorum.Çünkü olayları tek başıma oluşturmuyorum.Bir sürü etken var işin içinde.Hem olayın içindeyken daha farklı oluyor insan.Duyguları,düşünceleri,davranışları çok farklı oluyor.Öyle işte.
Normalde bugün böyle olmazdım ama tetikleyici faktörler vardı.Arkadaşlarla konuştuğumuz birtakım konular oldu.Altı kişiden beşi bir konudan hevesle bahsedip olmasını istiyor ve bir kişi öylece duruyorsa sorun kimde ? Ya da ortada bir sorun olmalı mı? Bence olmamalı ama oluyor maalesef.Çoğunluk,azınlığı ezip geçiyor.Sanki onların istedikleri şey mutlu sona götürecekmiş gibi geliyor insana.Ama biliyorum ki öyle değil.Sadece çoğunluk oldukları için öyle bir algı oluşuyor.Neyse,ben bildiğimi yapmaya devam ederim zaten.Belki benim yolumun sonu mutlu olur.Kim bilir ?

Uzun aradan sonra Türk Sanat Müziği keşiflerime tekrardan başladım.Bugün Nesrin Sipahi günü.


Madem ki gidiyorsun bırakıp burda beni
Bir daha seyredeyim ne olur dur da seni
Ayrılan belki döner belki de dönmez geri
Bir daha seyredeyim ne olur dur da seni

27 Kasım 2016 Pazar

Hoş Vakitler

Bu dünyaya katlanabilmenin en ideal yolu sanattan geçiyor.Türü hiç farketmez ama benim için müzik ve edebiyat başta.''Uğruna yaşanılacak şey nedir?'' diye sorsak,çoğu insan aşkı,sevgiyi söyler.Ama bunlar insana müthiş acılar yaşatıyorlar.Kim aşıkken çok mutlu ? En başından beri tedirginlik yok mu? En başından beri sonunu düşünmüyor musunuz? Her harekete,her söze farklı farklı anlamlar yükleyip iyice içinden çıkılmaz bir hale sürüklemiyor muyuz benliğimizi ? Peki sanat öyle mi ? Ruhunu tazeledikçe tazeliyor insanın.Aslında aşk ve sanatı karşılaştırmam absürt oldu biraz.Sonuçta sanatın ham maddelerinden biri aşk.Ama demek istediğim oluşma aşamasından ziyade sonunda bize yaşattıkları haz.Aşkın sonu pek iyi olmuyor,deneyimleyenler bilir.Aksine icra edilen bir sanatın sonucunda insan büyük keyifler alabiliyor.Neyse çok uzattım.Dün Birsen Tezer konserine gittim ve acayip keyif aldım.En sevdiğim şarkılarını ikinci yarı söylemeye başladı.Bas gitarist ile bateristin solo performanslarına bayıldım.Birsen Tezer'in ''Seher Vakti'' ve ''Aşk Bu Değil '' şarkılarındaki kanun performansıyla mest oldum.''Keşke sürekli böyle etkinliklere katılabilecek vaktim olsa'' diyerek içimden ne ahlar ettim.Bir de kendime ''şu an okuduğum bölümde değil de sanatla iç içe bir bölümde olsaydım'' diye kızdım biraz.Hobi olarak şu an hiçbir şey yapamıyorum.Geçen yıl keman kursuna gidiyordum ama bu yıl kayıt olmama rağmen gidemiyorum.Kitap bile okuyamıyorum.Kendimi avutmak için şiir kitapları alıyorum.Yarım kalma derdi olmaz diye.Ama canım neler neler yapmak istiyor.Ve ben şu güzelim gençlik yıllarımı fakültede çarçur ediyorum.''Şimdi bu durumdasın ama ileride çok rahat edeceksin.'' diyorlar.Tamam,rahat ederim ama zaman geçiyor.Uff neyse...Haftasonum sonuç olarak süper geçti.Bununla ben bir ay idare ederim artık.


Belki de yoktu sonumuz


25 Kasım 2016 Cuma

Öylesine

Haftasonuna güzel bir başlangıç olsun.
Öylesine oturmuşuz sanki ...
Bir sözlü sınavı daha atlattım bugün.Hayattan bezmiş bir haldeydim ama imdadıma bisiklet yetişti.Sınavdan sonra eve geldim ama tekrar hastaneye dönmem gerekiyordu.Hastanedeki 
işleri hallettikten sonra bankadaki işlerimi halletmek için çarşıya gittim.Otobüste bir anda ''Neden bisiklet turu düzenlemiyorum ki ? '' düşüncesi geldi,sızdı beyin hücrelerime.İçim bir anda sevinçle doldu.Hem anıları yad edecektim hem de gideceğim yerin restore edilmiş halini görecektim.Hava da şansıma güzeldi.Hemen işlerimi hallettim ve bisikletçi amcaya gittim.Sonrası yollar... Her mevsimde o yere gitmiştim ama hiç sonbaharda gitmemiştim.Bugün o ilki de gerçekleştirdim.Artık arşivimde aynı yerin tüm mevsimlerde çekilmiş fotoğrafları mevcut.Hedefe varınca önce restore edilmiş yere yöneldim.İyi olmuş.En azından saçma sapan insan isimleri kalmamış.Milletimiz de huydur tarihi eserlere kalp çizerek isimler yazmak...
Daha sonra hep gittiğim mekanıma oturdum ve kahvemi söyledim.Oraya ilk gelişimi hatırladım.Hafif bir müzik eşliğinde kahvemi yudumlayışım,o sırada aklımdan geçenler,aklımdan geçenleri söyleyemeyişim ve söylediklerimin saçma sapan şeyler olması.Güldüm o halime.Bunları düşünürken kahvem geldi.Güzel şeyler oldu.Bir tek defterimi almadığıma üzüldüm.Neler yazardım o duygu patlamasıyla.
Kahve faslından sonra yoluma devam ettim.Dönüşte bir mağazaya girdim.Ne zamandır almak istediğim botu aldım.O da mutlu etti beni.Eve dönerken otobüste bir amcayla muhabbet ettik.O muhabbet de çok iyi geldi :D Demek ki iyi olasım varmış.Devamı da böyle olur umarım...

Şimdi de bir şarkı paylaşayım.Korece eski bir şarkı.Türkçe altyazılısı mevcut.Sözlerini çok beğendim.Bu haftaki ruh halime iyi geldi.



Acı dolu hatıraların hepsini canım
Kalbinin derinliklerinde yak
Geçmişte olanlar,bırak geçmişte kalsın
Bu şekilde anlamlı olur

Canım zorlandığın çok şey olmuştur
Yeni ne demek unutmuşsundur
Acıklı hikayelerin hepsini de canım
Kendini suçlamayı da bırak

18 Kasım 2016 Cuma

Bitse Ne Olur,Bitmese Ne Diye Düşüneceğim


Var diye kabul ettiğimiz bu durum içten içe bizi bitiriyordu.
Aslında var olan bir şey değildi.
Dedim ya biz öyle kabul etmiştik.
Hal böyle olunca da kimse bitip bitmediğini anlamıyordu.
İçlerinden birisi ''Bitmiş galiba'' diye düşündü.
Ama bu sefer kimseye anlatmadı.
Kimseye bir şey söylemedi.
Sessizce beklemeye başladı.
An gelecek ve sessizlik bozulacaktı.
Belki de öylesine kabul edilen bu durum öylesine değildi.
Belki de gerçekti.
Belki hiçbir zaman bitmeyecekti.
Dışarıda güneşin doğmamış olması hiçbir zaman doğmayacağı anlamına gelmezdi.
Güneş,umut bir yerlerde kendini gösteriyordu.
İçlerinden birisi tekrar güzel düşünmeye başladı.
''Bitse ne olur,bitmese ne diye düşüneceğim.'' dedi  **
Ve tünelin sonundaki ışığa doğru usulca süzüldü.


Fotoğrafı bu sabah çektim.Hikayesi ise şöyle :
Sözlü sınavının verdiği heyecan ve stresle evden çıktım.Temiz bir hava beni kendime getirir diye düşünmüştüm ama leş gibi bir koku karşıladı beni.Üstelik güneş de daha doğmamıştı.Kötü bir başlangıç olmuştu benim için.Kahvaltı da yapmamıştım,açtım.Kantinden simit almayı düşündüm ama o da ne ? Kantin yerinde yoktu.Şansıma birtakım kötü laflar ederek kantinin yeni yerini aramaya başladım.Simitimi alıp sınıfa doğru ilerlerken bu güzel manzarayla karşılaştım.Ve hemen ardından bu aralar dilime yapışmış olan o güzelim replik : ''Arkadaşlar gelmeyin.Tünelin ucu b.mb.k bir yere çıkıyor.'' (Hahahah tünelin ucunda sözlü sınavına gireceğim yer vardı :D )
Bu arada sözlü sınavım genel olarak iyi geçti ;)

** Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku'dan alıntı bir cümle.

Get Rhythm

Yarın büyük bir sözlüye gireceğim.Bu sefer kurada şansıma fena bir hoca çıktı.Ama dert değil.Değişimi başlattığımdan beri düşüncelerle çok boğuşup yıpratmıyorum kendimi.Üstelik kendimi pozitif düşünmeye zorlamıyorum da.Özüme dönüyorum yavaş yavaş.''Amaann her şey hallolur.'' moduma geri döndüm.Tabii isyan etmiyor değilim bitmeyen sınavlara,yoğun tempoya.Okulun saçmalığı çok.Sanki bölüm ağır değilmiş gibi bir de her yıl yaptıkları saçma sapan program değişiklikleri ile bizi deniyorlar,zorluyorlar,olmadı baştan yapıyorlar.Normalde sözlüler finel ile aynı hafta içinde olurdu.Çalışması daha kolay olurdu.En azından bittiğinde toplu bir şekilde biterdi.Şimdi iki -üç haftada bir sözlü yapıyorlar.Her seferinde ayrı bir stres.Bitse de gitsek diyemiyorsun.Bir türlü rahatlayamıyorsun.Hoş, zaten bitse bile iki gün haftasonu tatili oluyor ve hemen ardından yeni yoğun bir staja başlıyoruz.Tatile ihtiyacım var.Şeytan diyor ki devamsızlık yap,bırak her şeyi büte.Ama şeytanın bilmediği bir şey var.Devamsızlıktan büte kalamıyormuşuz,direk sene kaybı oluyormuş.Bu boş muhabbetleri neden anlatıyorum bilmiyorum.Birilerine bunları anlatmaktansa burada kendi kendime yazmak daha iyi sanki.Kendime geliyorum ya hahah :D Mutluyum blog.Yarın sözlüde yıkılmayacağım geçenki gibi.

Bir de ders çalışırken karşı duvarı çok boş gördüm.Yan duvarlarda zor zamanlarımda bana destek olan posterlerim var ama karşısı çok boşmuş.O sırada telefondaki müzik değişti ve Johnny Cash çıktı.Aman tanrım didim,işte bu :D Bir boş anımda güzel bir poster yaptıracağım.Sonra açacağım Johnny'ciğimi keyfime keyif katacağım.

                                                                             💃


12 Kasım 2016 Cumartesi

Tünelin Ucu

Değişim rüzgarlarını başlattım ve kendime eziyet etmemeye karar verdim.Yoksa bu yolun sonu yok.Hababam Sınıfı'nda Şaban'ın ''Arkadaşlar,gelmeyin.Tünelin ucu b.mb.k bir yere çıkıyor.'' demesi gibi.Boşvereceğim bazı şeyleri ve hayatımdan birkaç kişiyi çıkaracağım.Yavaş yavaş yapacağım bunu.Bir anda kıyamam,sevdiğim insanlar çünkü.Sevdiğim oldukları için onları kırmamaya özen gösterirken hep kendimi kırılmış buldum ve bunu dillendiremedim de.Huyum kurusun.Konuşamıyorum böyle durumlarda.Anlasınlar istiyorum ama bu da çocukluk.Kim nasıl anlasın ben konuşmazsam,kırıldığımı söylemezsem ? Saçma bir durum benimkisi.İnsanlara çok bağlanmayacağım artık.En azından kendimden çok taviz vermemi gerektirecek kadar bağlanmayacağım.Bakalım yapabilecek miyim ? Beklenti dozumu da ayarlamam gerek.Önceden çok başarılıydım bu konularda.Son yıllarda bozuldum.Daha çok düşünür oldum,daha çok insani ilişkilere odaklandım.Ama ne olursa olsun başaracağım,aşacağım bu durumu.İçimi döktüm.Oh be rahatladım.Hadi bir şarkı dinleyelim ;)



Beş dakikada bir motorunun acelesine inat
Biniyorum meçhule ardımda martılar,telaş
Bırakıp gitmek var şimdi seni yarim
Dört yan ezan,vapur vapur,boğaz

7 Kasım 2016 Pazartesi

İnce Bir Sitem İçindeyim

Kasım'a geldiysek Ekim'i analım biraz.
Ekim ayını son birkaç yıldır sevemiyorum.Bu yıl da sanki değişen bir şey olmadı gibi.Sadece bir gün çok güzeldi.Güzel duygular yaşattı bana ama akabinde gelen günlerde değişen hiçbir şey olmadığını gördüm.Kabullendim artık ve de anlıyorum bazı şeyleri.Anladığım için bir şey hissedemiyorum.Ne kızgınlık ne kırgınlık...Ama arada üzülüyorum bu durumlara.Yapacak bir şey yok şimdilik beklemekten başka.Gelecek günler birleştirecek yapbozun parçalarını ve o zaman göreceğim bütünü.Ona göre de yoluma devam edeceğim.

Sınav dönemimi zor da olsa atlattım.Bu sefer nedense çok etkilendim.Normalde sınava az bir zaman kala kendimi çok güzel rahatlatırdım ama bu sefer stres yaptım.Birtakım olumsuz olaylar yaşadım.Benimle birlikte arkadaşlarım da şaşırdı o halime.Nasıl bir stresse artık...Özellikle sözlü gününü hatırlamak istemiyorum.

Kasım'a güzel bir başlangıç yapamadım.Artık geri çekiliyorum.Biraz arka planda kalıp kafamı dinlemek istiyorum.İlk hafta yeni staj dolayısıyla aşırı yoğun geçti.Her şeye rağmen cumartesi o kadar neşeliydim ki ben bile şaşırdım o halime.Cumartesi günleri enerjimin tavan yaptığı,pazar da kötü olduğum zamanlar.Ama ne diyeyim uzun zamandır cumartesi günlerimi bu denli yaşamamıştım.O kadar neşeden dolayı kızgın olduğum biriyle hiçbir şey olmamış gibi konuştum.Oysa ne sitemler edecektim ben.Neyse...Pazar gününü de tam aksi yaşadım.Belliydi böyle olacağı.Enerjimin hepsini bir günde harcarsam olacağı buydu.Kötü geçen bir pazarı anlatmak istemiyorum o yüzden geçelim bu faslı.

Dün aklıma bir düşünce geldi.Hayatımı bir matematik problemine benzettim.Yazılı kağıdında bakarsın bildiğin soru çıkmış,sevinirsin.Heyecanla çözmeye başlarsın.Çok güzel de yaparsın soruyu.Hatta gözden geçirirsin,hiçbir hata bulamazsın ama sonuç açıklanır.O soruya dair gidişatın mükemmel.Her şey doğru aslında ama daha başta x yerine yanlış sayı yazmışsındır ve o bildiğin,güzelim sorun tümden sıfır puanı almıştır.Gözden geçirmen bile fayda etmez çünkü kendini çok güzel çözdüğüne inandırmışsın.Ne kadar bakarsan bak yanlışı göremeyeceksin.Öyle işte...Gidişat doğru ama sonuç hep yanlış...

Aaa en önemli haberi vermeyi unuttum.Artık bir yavru kedimiz var.O kadar tatlı bir şey ki anlatamam.Bir daha ki yazımda fotoğrafını koyarım. :)

25 Ekim 2016 Salı

Fools' Game

Normalde geçmiş bir film şeridi gibi gözlerin önüne gelirken, benim bugün geleceğim aynı şekilde gözümün önüne geliyor.Sanki yaşamışım gibi geleceği.Bir umutsuzluk var üzerimde.Geleceğimi hiç iyi göremiyorum.Şu anda hiçbir şeyden hiçbir beklentim yok.Belki böyle hissetmemin nedeni sınav haftam olması, belki de aynı haftaya denk gelen birtakım yeni kararlarımın olması.Hayır yani,madem umutsuz hissedeceğim neden karar alıyorum değil mi ? Bazen kendimi anlayamıyorum.Akışına bırakmak istedim bu sefer ama akışına bırakınca istediğim gibi olmuyor.Akışına bırakmayınca da istediğim gibi olmuyor.Her türlü tökezliyorum.Acayip yoğun duygular yaşıyorum.Bu yüzden düzgün düşünemiyorum şu an.Bu haftayı güzel bir şekilde atlatsaydım... 

Geçen haftadan beri bu şarkıyı dinliyorum.Taktım mı takıyorum işte.
Ne demiş :''İt's a fools' game,nothing but a fool's game
                   Standing in a cold rain,feeling like a clown.''



16 Ekim 2016 Pazar

Hayalleri Süsle



Bazen kurduğum hayalleri çizmek istiyorum.
Hayal olarak kalmasın da somut bir şekilde elimde olsunlar.
Ama aklımdakileri çizme konusunda başarılı değilim.
Bir resmi,fotoğrafı iyi kopya edebilirim de kendi hayallerimi nedense hiç çizemem.
Keşke birilerine hayallerimi gösterebilsem.
Keşke o birileri hayallerimi çizse.
Ya da hiç araya biri girmeden o işi ben yapabilsem.

Yoksa yine mi hayallere dalıyorum ?





8 Ekim 2016 Cumartesi

Eylül Gitti,Ekim de Gidecek

''Eylül toparlandı gitti işte,
 Ekim falan da gider bu gidişle.''
                                      Turgut Uyar

Eylül ayını değerlendirmeye geldim.Toparlanıp gitti gitmesine ama son gün yine yaptı yapacağını.Gayet sıradan geçerken günler birden geçmiş canlanıverdi.''Ne oluyor ?'' demeye kalmadan oluverdi birtakım şeyler.İyi de oldu ama sonra anladım ki olup olmaması artık hiçbir şeyi değiştirmiyor.Zaten bir iki gün sürüp karıştı yine geçmişin izlerine.
Düşüncelerim daha tutarlı,duygularım daha da kontrol altında.Böyle olması çok iyi.Bu günlerin geleceğini biliyordum ama inanın bu kadarını beklemiyordum kendimden.Bir ara oda arkadaşım olan ve bir yıldan fazladır görüşemediğim arkadaşım bizde kalmaya başladı.İlk günler çok konuştuk.Derinlere indik.Birbirimizle kaldığımız süre zarfında kendimiz hakkında hiç konuşmadığımızı fark ettik.''Senin bu hale geleceğini biliyordum.'' dedi  bana bir ara ama bu halin bu kadar hızlı gelişeceğini tahmin edememiş.''Ne yaşadın sen? '' dedi :) Galiba geçen yıl iç sesime çok odaklanmışım,ilginç bir olgunluk gelmiş üzerime.Hala yolun neresindeyim çözebilmiş değilim.İlerlemeye çalışıyorum ama arada takılıp kalıyorum bir şeylere.İşte Eylül'ün son haftası bunu büyük oranda aştım.Takılıp kaldığım o şeyin üstünden atlamaya çalışmak yerine kenarından köşesinden dolaşıp öylece yoluma koyuldum.Biraz yordu ama ilerledim.Az da olsa ilerledim.Şimdilik yeter bu bana.İlerleyince baktım ki kafamdaki bazı soruların cevabı da kabak gibi ortaya çıkıyor.Nasıl bir mutluluktur bu.Kısacası Eylül güzeldi.
Ekim de bir hızla girdi hayatlarımıza.Bu hafta bir sürü hastane işleriyle uğraştım.Sonunda hem koşuşturmaya hem de soğuklara yenik düştüm,grip oldum.Pazartesi'ye kadar sesimi korumam lazım,sözlü sınavım var.Grip olunca sesim acayip kötüleşiyor.Sonra da tamamen gidiyor.Geçen yıl hiç grip olmamıştım.Onun havasını atıyordum arkadaşlara geçende.Eee o kadar artistlik yaparsam olacağı budur.
Dün gece de bir film izledim.Onu da tavsiye edeyim gitmeden.''Sen Aydınlatırsın Geceyi'' adlı Onur Ünlü filmiydi.Filmde gördüğüm şey çaresizlikti.Aslında pek çok çıkarımda bulunulabilinecek bir filmdi ama uzun uzun anlatmayı sevmem anladığım şeyleri.Ben karakterlerin çaresizliğine odaklandım daha çok.

Filmden Bir Kesit-Sen Aydınlatırsın Geceyi


Yarayla alay eder yaralanmamış olan
Bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederlerden
Sen çok daha parlaksın çünkü
Sen tüm gökteki yıldızların ilki
Sen aydınlatırsın geceyi

                                      William Shakespeare


14 Eylül 2016 Çarşamba

Konuşan ve Susan

Bayram sabahı bir rüya gördüm.Bir sokakta biriyle yan yana yürüyordum ve konuşuyorduk.Bana ''Neden böylesin ? '' dedi.Sustum.''Neden böyleydim ?'' Düşündüm,cevap bulamadım.Susmaya devam ettim.Sonra bir soru daha,''Neden takılıp kaldın ? '' O an durdum,ona baktım.'' Takılıp kaldım işte,ne bileyim neden olduğunu.Bilsem takılır mıydım ? Bilsem neden olduğunu buna bir son vermez miydim ? Neden yine susuyorum,neden içimden geçen bu cümleleri sesli bir şekilde söyleyemiyorum ? '' diyerek yine sustum.Önüme baktım ve uyandım.


3 Eylül 2016 Cumartesi

Dedim Ya... Eylül'dü

Şairlerin en sevdiği sonbahar ayı, Eylül.Şair deyip geçmemek gerekiyormuş.Bir bildikleri varmış ki bu kadar yüceltiyorlarmış bu ayı.Geçen Eylül'de hem çok mutlu olup hem de çok üzgün olduğumda anladım bunu.Neyse bu yıl sıradan geçecek gibi.
Ağustos'un sonunda okulum açıldı.Çok iyi geliyor bana okul.Arkadaşlarla bol bol muhabbet edip yılın değerlendirmesini yaptık.Artık bir ev arkadaşım da var.İnsan yalnız yaşayınca daha depresif olabiliyormuş ama yanında biri olunca öyle kolay kolay ruh hali değişiklikleri yaşanmıyor.Bunu direk yalnız yaşamaya bağlamak da olmaz aslında.Geçen yıl hem yalnızdım hem de sorunlarım vardı.''Sorunları olup yalnız yaşayan insan daha depresif olur.'' desem daha doğru bir tanım yapmış olurum.Artık yavaş yavaş eski halime dönüyorum.Okulun da etkisi büyük bunda.Çok neşeli oluyorum orada.Küçüklüğümden beri okul aşkı var içimde.Hasta olduğumda bile giderdim ama bir keresinde çok hasta olup gidememiştim.Akşam arkadaşım gelip ertesi gün derslerin iptal olduğunu söylemişti.Ama ben bir gün gitmedim diye üzüldüğüm için ertesi gün kontrol amaçlı okula gitmiştim.Sadece bizim sınıfın dersi iptaldi,sınıfta kimse yoktu.Sonra öğretmenim geldi ve beni görünce şaşırdı.Neden geldiğimi,arkadaşımın bana haber verip vermediğini sormuştu.Okulu özledim de geldim diyememiştim :D Biraz konuştuktan sonra eve göndermişti beni.Bu da öyle bir anım işte.
Geçen arkadaşımla bisiklet turu düzenledik.Bu kadar talihsiz olamazdım herhalde.Bisikletimin tekeri patladı ama iyi ki patlamış.Çünkü bu sayede yeni bir yer keşfettik.Kaç yıldır buradayız ama o binayı ve yazıyı görmemişiz.Üstelik her çarşıya gidişimde oralardan geçerim.Hemen fotoğraf çektik.Daha sonra evimize döndük.Acayip yorucu bir gündü ama yorulmamıza değdi.
Bir konu daha var.Hani sürekli karar verip bozduğum bir şey vardı ya.İşte artık karar bile vermiyorum o konu hakkında.Yavaş yavaş çözülecek her şey diyordum,öyle oluyor.Zaman hızla geçiyor ve beraberinde bir şeyleri de alıp götürüyor.

Son zamanlarda bloğa hiç yazamadım,çok üşendim.Hatta bir ara bloğu tamamen silmeyi düşündüm ama ona bile üşendim.Dün bir şiir okuyunca buraya yazasım geldi.Yazının içeriği böyle olmayacaktı ama nasıl böyle oldu anlayamadım 0_0 Neyse tekrardan merhaba herkese ;)


Dedim ya...Eylül'dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.

                                      Cemal Süreya -Eylül'dü




9 Ağustos 2016 Salı

Ayrılığın Şarkıları Esir Alması

Şarkı çeviriyorum beş gündür.Çok zevkli geliyor bu aralar.Birkaç yıl önce keşfettiğim ve birgün çeviri yapmaya başlarsam diye listeye aldığım şarkıları çeviriyorum.Nerede acıklı şarkı varsa toplamışım listeye.Konuları genellikle ayrılıkla alakalı.Birkaç şarkı hariç her şarkıda tekrar kavuşma umudu var. 
''Ayrıldık ama birgün karşılaşırız değil mi ?''
''Karşılaştığımız zamanlarda güzel anlarımızı düşün.'' 
''Tekrar bir araya gelir miyiz? ''
''Zaman geçip gidiyor ama anılarımız hala duruyor.''    vb. sözleri var şarkıların.Bazısında  ''Terk etsen bile sorun değil,iyi olacağım.'' diyor ama hemen ardından ''Tekrar bana dön,seni koruyacağım.'' diyor.Çaresizlik hakim bu şarkılarda.Önce ''Tamam artık iyiyim.'' deyip kendini avutmalar ama sonra yalnız kaldığında veya onu hatırlatacak bir şey olduğunda ne olduğunu anlamadan gözyaşlarına boğulmak var bu şarkılarda.Güzel biten bir ayrılık yok anlayacağınız.Bazısı bilerek ayrılmış çünkü karşısındakini üzeceğini düşünmüş.Kendi çapında fedakarlık yapmış yani ama bu durumdan çok fazla yara almış iki taraf da.Bazısı karşısındakinin gerçek yüzünü görmüş,ayrılmış ama onlar da bile gözyaşlarına hakim olamama durumu var.Sürekli yaşanılanları düşünüp keşke ile başlayan cümleler var.Bazı şarkılarda ayrılmak zorunda bırakılmanın acısı var.Bazısında da ayrılığı kabullenme var.O kabullenişte bir sitem var.

Ayrılık,insanlara çok çektiriyormuş şarkılarda...


Şarkının başlarında ilk karşılaşmalarında nasıl da utangaç olduklarını,garip hareketlerde bulunduklarını anlatıyor.Daha sonra bir şarkıyla ilgili anıları olduğundan ve ne yazık ki o günlere geri dönemeyeceklerinden bahsediyor.Beklediğini söylüyor.Sonsuza kadar veda etmedik ki ,birgün söz verdiğimiz gibi karşılaşacağız diyor.




7 Ağustos 2016 Pazar

Basketbolu Severim Şeftaliyi de

İki gündür ortaokuldan arkadaşımla buluşup sessiz sakin bir parka gidiyoruz.Çok büyük bir park ve içinde her şey var.Şehrin dışında olduğundan pek kimse uğramıyor ama bizim evlere yakın.Dün gece basketbol oynadık.En son lise üçte oynamıştım.Hatta o zamanlar basketbol takımındaydım ama bir ay sonra ayrılmıştım.Şiddete meyilli insanlar vardı takımda ve bu beni rahatsız etmişti açıkçası.Neyse
beş yıl aradan sonra ilk kez basketbol topunu elime aldım,özlemişim.İlk başta hareketleri hatırlamaya çalıştım.Denedim biraz ama olmadı.Sonra spor aletlerine yöneldim ve tekrar basketbola döndüm.Bu sefer atışlarım düzeldi.Turnikelerimi çok beğendiler.Ne yalan söyleyeyim ben de bayılırım turnike atışlarına.Daha bir havalı geliyor.Hem oynadık hem muhabbet ettik.İyi geldi bana bu iki gün.Kafamı kurcalayan bazı meseleler aklıma daha az gelir oldu.Yatmadan önce de balkonda biraz oyalandım.Meyve tabağı hazırladım kendime.En sevdiğim yaz meyvesi şeftaliyi yerken kendimden geçtim.Hatta bir ara aklıma Edip Cansever'in ''Ben seni hiç uzun bir yolda yürürken görmedim ki '' dizesi geldi ve ben bunu o anki duruma uyarladım :D
     ''Sen beni hiç şeftali yerken görmedin ki''
Bunu dedikten sonra en sevdiğim kış meyvesi mandalina için de bir dize şart oldu :D
      ''Hoş,sen beni hiç mandalina yerken de görmedin ''
      ''Oysa bir kez görmen yeterliydi''
       ''İşte o zaman belki bir yıl geçerdi birlikte''
Hahahah günün o saatlerinde kafam böyle güzel olabiliyor.Sağolsun şairlerimiz.

Bir de başka bir konu var.Neden kimse birbirini olduğu gibi kabul edip sevemiyor? Dün arkadaşımla bunun üzerine konuştuk.Çünkü sevgilisi ondan biraz olgun davranmasını istiyormuş.Olgun davranmak derken mesela top oynamasın,istediği gibi eğlenmesin vb. kısıtlamak amaçlı olan şeyler.Olgunlukla zerre alakası yok bence.Neden böyle davranıyorlar anlamıyorum.İlk başlarda olduğu gibi severken sonralarda o sevdikleri özellikleri değiştirmeye çalışıyorlar.Herkes birbirinden değişim bekliyor.Kimse değişmez ki.Niye zorluyorsunuz ,neden birlikte eğlenmek varken mahvediyorsunuz bir şeyleri ? Anlayamıyorum cidden.
      

3 Ağustos 2016 Çarşamba

Seni Bugün Görmem Lâzım

Geçen yıl bir rüya defteri tutuyordum.Uzun ve aksiyon dolu rüyalarımı yazıyordum.Nedense o defteri kapattığımdan beri normalden az rüya görmeye başladım.Etkilendiğim birkaç rüyayı da unutmamak adına buraya yazıyorum artık.
Dün gece gördüğüm rüyadan bahsedeceğim biraz.'Dizi gibi rüya' tanımıma uyan rüyalardan biriydi.İstanbul'da tanımadığım insanlarla birlikteydim.İki kızla beraber geziyorduk.Karşımıza değişik görünümlü biri çıkıyordu ve sanırım sarhoştu.Kızlardan birine bir şeyler sormaya çalışıyordu.Ben de yoluma devam ediyordum.Evin yakınlarına geldiğimizde daha önceden bu rüyayı gördüğümü hatırladım.
Hatırlanan kısım :''Misafirliğe gitmişim bir eve.Kızlarla vakit geçiriyoruz ama hep evdeyiz.Balkondan dışarı bakıyorum ve çok tanıdık bir manzara görüyorum.Evin arkasında bir park ve yanında birkaç apartman daha var ama gözüm sarı bir apartmana takılıyor.Orada biri yaşıyormuş ve mutlaka onu görmem gerekiyormuş ama biz hiç dışarı çıkmıyormuş.''
Bu hatırlamadan sonra yönümü evin arka tarafındaki parka çeviriyorum.Çünkü ilk kez evden dışarı çıkmışız ve belli bir süre içinde eve dönmemiz gerekiyormuş.Hızlı adımlarla parka gidiyorum.Apartmanlara umutsuzca bakıyorum.Ben göremesem bile o kişinin beni görüp yanıma gelmesini bekliyorum.Ama maalesef devamını göremeden uyanıyorum.
Böyle yarım kalmış her şey beni etkiliyor.Bir de o tanımadığım insanların kim olduklarını merak ediyorum.Öyle işte.Bakalım devamı gelecek mi.


28 Temmuz 2016 Perşembe

Bitmeyecek Sorular

Yirmili yaşlar bir tek bana mı zor geliyor yoksa herkesi aynı mı etkiliyor ? Gün içinde bir sürü soruyla boğuşup onlara cevap aramakla uğraşıyorum.Nedenler,nasıllar bitmek bilmiyor.Ben kimim?Beni,ben yapan özellikler ne? Çevrenin karakterime etkisi ne kadar ? Hayatta nasıl bir yol izlemeliyim ? Yazamadığım daha bir sürü değişik sorular var.Kafam çok karışık.Lise yıllarımda da böyle sorular gelirdi aklıma ama hiç kurcalamazdım.Yirmi yaşımdan sonra ufaktan kurcalamaya başladım ama asıl geçen yıl kış aylarında başladı.En zorlu yaşımı şimdilik yirmi bir ilan ediyorum bu sebeplerden ötürü.Yirmi iki de süründürüyor ama daha bilinçliyim yirmi bire göre.En azından belli kalıpları oturtabildim.
Bitmek bilmeyen sorular ve onlara cevap arayışları..Bir soruya verdiğim cevapla başka sorunun cevabının çelişmesi ve bunun hayatıma etkileri...İşte bu çözümünü bulamadığım durum.İki şey çatışma yaşarken ben,ben olamıyorum.Nasıl davranacağımı,nasıl bir yol izleyeceğimi şaşırıyorum.Baştaki duruma da dönemiyorum.Arada bir yerlerde kıvranıp duruyorum işte.Bazen 'hiç düşünmeyen,hayatın sunduklarıyla yaşayıp giden bir insan olsam nasıl olurdu ?'diye düşünmeden edemiyorum.Onu bile düşünüyorum(!).Ama öyle olsam kendimden nefret ederdim herhalde.Alışmışım iç sesimle sürekli hesaplaşma içinde olmaya.Son günlerde daha da arttı bu.Bazı konularda araştırmalar yapıyorum ve bu araştırmaların sonucunda hepten çuvallıyorum.Her şey şu an o kadar karmaşık bir hal aldı ki. Sakince düşünüp tekrar bazı şeyleri rayına oturtmam gerek.Kısaca yirmi iki yaşındaysanız hayat Cedric'in hayatından biraz daha zor olabiliyor ...


25 Temmuz 2016 Pazartesi

Artık Unutmam

Bugün başıma öyle bir olay geldi ki sormayın.Babamdan aldığım bir takım genleri daha da öteye götürdüm o derece.Şöyle ki babamda bir huy vardır:Telefonla biri aradığında sesinden tanıyamadığı durumlar olur ama çaktırmaz karşı tarafa,muhabbete olduğu gibi devam eder.Sonra 'kimle konuştum acaba' diye düşünür durur.Bense telefonla olan bu durumda biraz konuştuktan sonra ' kusura bakmayın ama bende telefondan ses algılama sorunu var,siz kimdiniz acaba' derim.Bugünkü olay bu yaşananların hepsini aştı.Hazır mıyız? Uçuşa geçiyoruz.
Bugün bankaya gittik teyzemle.Sıramızın gelmesini beklerken içeriye bir teyze,bir genç kız ve küçük bir kız çocuğu girdi.Yaklaşık bir saattir bankada olmamızın verdiği sıkıcı durum nedeniyle kendimi direk küçük kıza odakladım.Birlikte birbirimizin vaktini eğlenceli hale getirebiliriz diye düşündüm.Neyse küçük kız da benim gibi hınzır bir şey çıkınca bakışıp bakışıp gülüştük önce.Sonra yanındaki genç kızdan bir ses :'Feta abla,merhaba ' E tabii ki ben şok oldum.'Me e merhaba ' dedim ama inanır mısınız hiçbir yerden aşina değil gözüm.Hani ufacık bir şey bile canlanmadı.Sonra biraz düşüneyim diye sıra numaramıza bakıyormuş gibi yaptım,oyalandım.Yok,hatırlamıyorum.Bu arada küçük kız yanıma oturdu.Türlü hınzırlıklarla aklımı çelmeye çalışıyor.Tabii ben teyzeyle genç kızın konuşmalarını dinliyorum.Bu üçlü anne -kız-torun üçlüsüymüş ama torun oğlundan.Kız kendi işlemleri için görüşmeler yaptıktan sonra yanımıza geldi.'Okul nasıl gidiyor,kaç yıl daha kaldı ? ' vb. sorular sormaya başladı.Okuduğum bölümü falan biliyor,nerede kaldığımı biliyor.Şaşırdım.' Kim ,kim,kim?' diye kafayı yiyeceğim sonunda ama soramıyorum da.O kadar konuştuktan sonra yüzüne nasıl diyeyim 'Kusura bakma ama ben seni tanıyamadım' diye.Utandım,diyemedim.Yalnız kıza sorduğum birtakım sorulardan (durumu çaktırmayacak tarzdan) kendisinin kardeşimle yaşıt olduğunu buldum.Kardeşimle de üniversiteye kadar hep aynı okullardaydık ve onun sınıfındakiler beni tanırdı.'Kesin kardeşimin arkadaşlarından biridir ' diyerek onun arkadaş çevresini yoklamaya başladım ama yok,bulamıyorum kim olduğunu.Neyse araya bir sürü olaylar girdi.Bu arada biz küçük kızla bayağı muhabbeti ilerlettik.Bir ara küçük kıza 'Sen beni tanıyor musun?' diye bile sordum kimse duymadan.'Yooo,tanımıyooom ' dedi.Ee küçüğüm niye benimle bu kadar samimisin? Bizi gören kırk yıllık dost sanır o derece.Bankada bekleyişimizin ikinci saati dolmak üzere herkes pufluyor.Genç kızla tekrar muhabbetlere başladım.Bu arada ajanlık peşindeyim.Annesinin nüfus kağıdı kızın elinde ve ben de en azından soyadından kim olduğunu bulurum diye çırpınıyorum.Soyadını da gördüm zar zor ama yok,yine gelmiyor aklıma bir şey.Kendimden şüphe etmeye başladım.Bu derece hatırlamamazlık olamaz yani.Bankadaki işlerimiz bitti.Yolda teyzeme 'kızla muhabbet ettim ama kim olduğunu hatırlamadım ' diyorum.Bana 'Ne yani,o kadar şey konuştun kim olduğunu bilmiyor musun ?'  dedi.Eve geldim,annemlere anlatıyorum.O sırada teyzem bana kızın adını annesinden duyduğunu söyledi.Ah be teyzecim niye önceden söylemedin ? Hoş söyledi ama bana yine bir şey hatırlatmadı isim.Annem,babam,teyzem,ben düşünüyoruz.Annem,kardeşime mesaj atıyor,soruyor derken aklıma geçen yılki servis geldi.Geçen yıl ben üniversiteye servisle gitmiştim.Bir saatlik yol.Servisteki kızları şöyle bir düşündüm ve evet hatırladım.Servisteki kızdı o.Ama ben hep yorgun olduğumdan genelde serviste uyurdum,kimseyle muhabbete girmezdim.Aslında servistekilerin çoğunu görsem tanırım,ismini hatırlamasam bile servistendi derim ama nasıl olduysa bu kızı hatırlayamadım.Sessiz sakin bir kızdı.Diğerleri gibi gürültücü değildi.Hatırladıklarım da zaten gıcık olduğum gürültücü tayfa.Günün sonunda hatırladım ya kızı artık unutmam.Bu gece de güzel uyurum :) 

24 Temmuz 2016 Pazar

Belki De

Gel de bu sese bayılma.En az bir hafta bu şarkıyla yatar  kalkarım artık :)
VideoTürkçe altyazılı ama vurgular yanlış olmuş.Yine de canlı olduğu için izlenir ve dinlenir.

İyi seyirler ^^






Gerçeklerden Uzaklaş,Müziğe Yaklaş

Son zamanlarda Uzakdoğu müziklerine sardım.Uzun zamandır bu denli ilgilenmiyordum.Anladım ki sadece bu müzikler veya bu dilde izlediğim şeyler beni dünyadan koparabiliyor.Gerçek hayattan uzaklaşmak için birebir ya da biraz nefes alıp tekrar hayata adapte olabilmek için.Yıllar önce neden bu denli uğraştığımı anladım.Gerçek dünya acımasız çünkü.Gerçek dünya kötülüklerle dolu.Her gün insanların sahteliklerini gören biri için dayanılmaz oluyor bu gerçek dünya.O yüzden de oyalanacak bir şey lazım.Gerçeklerden bir nebze de olsa uzaklaştıracak bir şey lazım.Ben bunu Uzakdoğu kültürüyle sağladım.Japonca,Korece öğrenmeye başladım.Lisenin sonlarında,üniversitenin başlarında dizi,anime izledim.Ama en iyi gelen şey tabii ki de müzik oldu.Bu aralar da eski şarkıların günümüz sanatçıları tarafından söylenen versiyonlarını keşfetmekle meşgulum.Aslında bir yandan kitap bitiriyorum,bir yandan tarihi araştırmalar yapıyorum.İşte arada da şarkı keşfetmekle oyalanıyorum.Bir yandan çeviri yapmak da istiyorum ama şimdilik bu konuda üşengeçliğim üzerimde.Bir ara o hava da gelir herhalde :)

Şimdi geçen gece keşfettiğim şarkıyı paylaşayım.Sesi bir Yim Jae Bum'unki kadar olmasa da yine de sevdiğim türden :) İnsanı en neşeli anında üzer bu şarkılar cidden.




Orijinal hali Shin Seung Hoon'a ait ama ben Jung Joon Young'a daha çok yakıştırdım.

Gerçek dünyaya kısa bir ara ;)

21 Temmuz 2016 Perşembe

Çok Da Takmamak Gerek,Ne Dersin ?

Güne kötü rüyalarla başladım ve kötü de geçti günüm.Etkilerinden kurtulmak için saçma sapan şeyler açıp izledim,güldüm.Kafamı dağıtmaya çalıştım ama şu saatte rüyamın bir kısmı geldi aklıma.Rüyada gördüğüm iki şey gerçekleşti ama bu diğeri gerçekleşmesin.Belki de gerçekleşmiştir,bilmiyorum.Haberim bile olmayabilir gerçekleştiğinden,öyle bir durum işte.Önemli bir mevzu olmasa diğerleri gibi geçiştirirdim ama şu an için gerçekten önemli.Elim kolum da bağlı,soramıyorum.Sadece bekliyorum.Beklediğim o şeyle birlikte rüya tüm etkisini yitirecek ama şimdi içim içimi kemiriyor.Bakalım ne olacak ?

Yazacak çok şey var ama susmam gerek.Susmayı öğrenmem gerek.Sadece şunu söyleyebilirim : İnsanlardan çok soğudum.Yine de az da olsa bir umut var içimde.Bu da bana kalsın,bitmesin.


2 belki de 3 yıl önce keşfettiğim şarkılardan biri ''Once Again The Night ''. Arada bir aklıma geliyor.Yakında tamamını çevireyim de içim rahat etsin. 

Jeong Dong Ha -Once Again The Night


Nakarat Çevirisi 

Bu gece,bu gece bir kez daha
Seni görebilirsem eğer
Tüm,tüm sevgimi
Sana vermek istiyorum

                               



8 Temmuz 2016 Cuma

Bu Da Geçer

Başlarda durumdan kaçmanın verdiği bir acı vardı, sonra eline geçen fırsatı iyi değerlendirememenin acısı oldu.Şimdilerde aylardır tekrar eden durumların acısı var.Aslında onu da aştım iyice ama az da olsa etkisi sürüyor.Hani bu yıl bir önceki yıla göre daha iyi olacaktı ? Söz vermiştim kendime.Aslında daha iyi ama hala istediğim düzeyde değil.Tam her şey normale dönüyor diye düşünürken bir anlaşmazlık çıkıyor ortaya.Sonra tekrar her şey başa.Tarihler ne kadar da uyumlu geçen yılla.Bazı aylardan nefret etmeye başladım bu uyumlarından dolayı.Geçen yıl da Temmuz'un başlarında dalgalıydı hayatım,yine öyle.Biliyorum,düzelecek yine ama her tekrarda bir şeyler eksiliyor ve her tekrar uzaklaştırıyor bir şeyleri.

5 Temmuz 2016 Salı

Merak Ediyorum Ne Olacak ?

Çabalıyorsun,çabalıyorsun ama bir an geliyor ki o çabanın bir hiç olduğunu görüyorsun.Sonra içinde bir burukluk kalıyor.Değmediğini görüyorsun ama kendini yine de çabalamaktan alamıyorsun.Çünkü öyle bir insansın,bunu değiştirmek biraz zor.Her şeyi mümkün kılabileceğini düşünüyorsun çabalayarak ama bazı durumlarda hiç işe yaramıyor hem de hiç.Bu haldeyken Nazım Hikmet'in bir sözü imdadımıza yetişiyor : ''Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak.Unutma; aynı gökyüzü altında bir direniştir yaşamak.''
'' Yaşadığın sürece her şey değişebilir, her şeyi değiştirebilirsin '' derim kendime sık sık.Ama olmuyor.Bir konu üzerinde bunu çok denedim ama olmuyor.İstediğim şeyi çabamla elde edemiyorum çünkü sadece bana bağlı bir durum değil.İnsanlık söz konusu.İnsan ilişkileri söz konusu bu yüzden tek benim çabamla olmuyor.Bazı zamanlar bu durumlar çok canımı sıkıyor.Öyle ki tüm insanlarla iletişimimi kesesim geliyor.Ama bazı zamanlar da,düşününce,''Boşver'' diyorum kendime, '' Kendini nasıl mutlu hissediyorsan öyle yap.'' Sonra tekrar '' Neden kendinden bu kadar ödün veriyorsun ki ? '' diyorum ,yine canım sıkılıyor ve sonra yine iyi bir düşünme hali geliyor.Sürekli aynı tekrarlar oluyor.Bir öyle bir böyle.Yaşamak zor insanlar içinde,insanlığın kalmadığı şu ülkede.Birilerini sevmek,birilerine aşık olmak,birilerine güvenmek zor.
İçimde yine çok şey birikti ama evde yalnız kalıp düşünemiyorum bu aralar.Misafirlerimiz var ama benim de yalnızlığa ihtiyacım var.Merak ediyorum ne olacak ? 



1 Temmuz 2016 Cuma

Yim Jae Bum'lu Çeviri



Bugün biraz çeviri yapayım dedim ve birkaç şarkı çevirip yükledim.Burada da sesini çok beğendiğim Yim Jae Bum 'u paylaşmak istedim.Çoğu Uzakdoğu sever popüler kültürle ilgilenirken ben daha çok eskileri keşfetmeyi seviyorum.
İyi Dinlemeler ^^

Yim Jae Bum - For You



Belki de biz karışık bir kaderin içindeyiz
Diğer insanlarla birbirine dolaşmış
Her gün senin için daha fazla borç duyuyorum
Bunu geri ödemek mümkün değil

Bazen sevgili gibi bazen yabancı gibi
Sürekli bu şekilde yaşamak iyi mi ?
Hatta tüm bu hatalar ve sık sık ayrılıklardan sonra bile
Sen hep oradaydın

Bu dünyada beni yaşatabilecek
Tek kişinin sen olduğunu biliyorum
Pişman olmadan yaşamak için
    Sana tutunmam gerekiyor ama ...
Benim kaba düşüncelerim ve endişeli gözlerim
Sen hepsini gördün
Bu muhtemelen savaş gibi aşk
Çünkü ben tehlikeliyim,çünkü seni seviyorum
Senden ayrılmak için gidiyorum
*2
  
 Senin için gidiyorum ...


                                              Çeviri : Feta 



13 Haziran 2016 Pazartesi

Sözlerin Etkisi Yadsınamaz

'' Herhangi bir şekilde ulaşabileceğin şeylerin beyninde yer etmesine izin verme.Bırak kafan boş kalsın.Hard disk doldukça yavaşlar.Boşalt gereksiz şeyleri ''demişti lisedeki bir öğretmenim.Aslında o da bunu ünlü bir fizikçinin ya da düşünürün sözünden uyarlamıştı.İşte böyle bir şeyi hiç işitmeseydi kulaklarım diye düşünüyorum yine.Bu sözlerden sonra kendime öyle bir reset attım ki hala toparlayamıyorum.Okuduğum,izlediğim hemen her şey direk beynimde yer edinirdi önceden.Yıllarca unutmazdım o bilgileri ama artık öyle olamıyorum.Beynim o sözlere nasıl takılıp kaldıysa sürekli reset atmaya devam ediyor.Çok yanlış algıladı beyin kıvrımlarım bence.Kastedilen bu değildi sanki.'' Gereksiz bilgileri at ''  mesajı vardı o sözlerde.Halbuki ben gerekli gereksiz ne varsa sildim süpürdüm.Şimdilerde severek okuduğum,izlediğim şeyleri kısa bir süre içinde hatırlayıp sonrasında unutuyorum.Aslında bu bilgilere hemen ulaşabilirim,teknoloji gelişti ne de olsa ama beyin gibi değil işte hiçbir kaynak.''Direk hatırlamak varken neden uğraşayım '' diyorum ve bu sefer de tamamen karanlık dehlizlerde kayboluyor o güzel şeyler.Bu sözlerin etkisini üzerimden artık kaldırmalıyım.Hafıza sarayı gibi şeylerle mi olur yoksa kendim mi bir yöntem bulurum bilmiyorum ama bu aşılacak.

Yine aynı şekilde lisedeki bir öğretmenimiz geçmişteki bir öğrencisinden bahsetmişti.Gördüğü tüm plakaları ezberliyormuş çocuk.Buna da farkında olmadan takılmıştı kafam.Bir süre sonra plaka okuyup ezberler oldum.Neyse ki bunu atlattım kısa sürede.İlk hocamın dediklerinin de etkisi çok tabii bu olayda :D


Öyle mi dersin ? :P





Melankoli Genimiz

Bizim ülkedeki insanların geni bozuk bence.Fazladan bir gen var diye düşünüyorum.Adına da melankoli geni dedik bir arkadaşla.Ne çok alışmışız her şeyde üzülmeye,dertlenmeye.İki dakika mutlu olsak onu kendimize çok görüp, ''ya acayip mutlu oldum, ülkemin insanına ayıp ''deyip hemen bir şeyleri  kendimize dert ediniyoruz.Bazen geçmişe dair bir şeyi düşünüyoruz,bazen geleceğimize dair.Ama o mutluluğu bozacak bir şey illaki ortaya çıkıyor.Lisede edebiyat öğretmenlerimizden biri şöyle bir şey demişti: 
- Şimdi en işlek caddeye gitseniz ve birinin bağıra çağıra ağladığını görseniz, ''ah vah edip,bir derdi var belli ki'' deyip ona üzülürsünüz.Yine aynı caddede sesli bir şekilde kahkaha atan birini görseniz,''bu ne yapıyor ya,deli mi ? '' deyip ayıplarsınız- demişti.
Ne kadar da haklı olduğunu o konuşmayı yaptıktan sonra insanları gözlemleyerek iyice anlamıştım.Cidden hepimiz öyleyiz.Mutluluğa bir alerjimiz var sanki.Kendimize yakıştıramıyoruz.Mutlu olmak,gülmek burada yasak.Ağlamalısın,acı çekmelisin ki o etrafında mavimsi ışıklar saçarak gelen kahraman seni kurtarsın.Yok canım,gelmez o,bekleme.Film veya kitap değil bizim hayatımız.Sen kendin mutlu olmaya çalışmadığın sürece kimse seni gelip mutlu edemez.Ancak başka bir yalana aldanmış olursun.Kısa süreli mutluluklar yaşarsın belki ama kısa süreli.Sonra hoop masal biter.Gökten üç elma düşer belki aklın başına gelir diye.Ama akıl başa zor gelir.Genimiz bozuk dedim ya.Biz de melankoli geni var fazladan,nabeerr ...


Great Teacher Onizuka ^^ 


10 Haziran 2016 Cuma

İç Dökme Seansı

Endişelerim yerini kırgınlığa,kızgınlığa bıraktı.Kırgınım şu an tüm dünyaya.Aslında sadece bir şeye kırgın olmam, tüm dünyaya kırgınmışım gibi etki ediyor bende.Dünyanın suçu yok.Ben böyleyim,ne yapayım ? Ufacık bir şey bile kırsa kalbimi,herkes kötü olur benim gözümde.Herkesin kötü olduğu o durumda da elimden bir şey gelmiyor açıkçası aptal gibi ağlamaktan başka.Gözyaşları önce endişeler için akıyor,sonra kırgınlık için.Kızgınlık evresine geçince de -bu da kırgınlıktan yaklaşık 60 saniye sonra oluyor- bitiyor her şey.Bir üçlemenin daha sonuna geldik.Normale dönme vakti şimdi...






Ağlasam sesimi duyar  mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma,ellerinizle ?


                                                       Orhan Veli-Anlatamıyorum

Johnny Cash ve Walk The Line

Mükemmel  bir film izledim.İçim içime sığmıyor.Johnny Cash...Efsanesin.
Biyografi türündeki her şeye bayılırım.Johnny Cash'in hayatını anlatan ''Walk The Line '' filmini şiddetle tavsiye ediyorum.Biyografi sevenler bayılacaktır eminim ve tabii ki Johnny Cash  severler.Nasıl bir hayat yaşamış,nasıl da güzel sevmiş,sevilmiş.Çocukluğunda babasıyla yaşadığı sorunlar,kariyerinin zirvelerine tırmanırken bulaştığı uyuşturucu derken hayatı bir bataklığa saplanmış.Tam o anda yetişen June (ikinci ve son eşi) sayesinde tekrar ayağa kalkmış ve müziğe geri dönmüş.Şimdi burada hayatını veya filmi anlatmamın bir manası yok aslında.Google'a yazınca çıkıyor zaten.Benim söyleyebileceğim tek şey ,bu gece bu filmin beni çok etkilemiş olduğu ve içimde bir şeylerin kıpırdandığını hissetmem.Uzun zaman olmuştu böyle içim kıpır kıpır olmayalı.Yanlış insanlar çıkmasın da karşıma ben böyleyken,aman :D

Filme adını veren şarkıyla bu yazıyı bitireyim.İyi dinlemeler ^^

                               Johnny Cash- I Walk The Line





8 Haziran 2016 Çarşamba

Yakınlar,Uzak Oldu

Tatilim başladı,evdeyim artık.Daha düne kadar eve dönmek istemiyordum.Arkadaşlarımla cidden çok eğlenceli vakitler geçirmiştik bu son hafta ama bugün eve dönünce farklı hislere kapıldım.
Geçenlerde depresif hallere girmek üzereydim.Kendimi hiçbir yere ait hissedemiyordum ama öyle değilmiş.Her yer sahiplenebildiğim kadarıyla benim.Bu güzel işte.Kim nereden bilecek neresinin bana ait olduğunu ya da kimin bana ait olduğunu? Hepsi aklımın ve kalbimin derinliklerinde saklı, huhuuu bundan güzel bir şey mi var ? Böyle diyorum ama kesin yine geri gelecek o duygu akımı.
Hayatıma bakıyorum da gerçekten birçok insanla hoş vakitler geçirebiliyorum ama yalnız kalıp düşündüğümde çoğu hayatımda kısa süre kalacak insanlar.Herkes eninde sonunda bir yerlere dağılıyor,dağılacak.Lise arkadaşlarım mesela, her ne kadar görüşmeye çalışsak da her tatilde git gide eksiliyor sayımız.Üniversite arkadaşlarımla şimdilik çok iyiyiz ama mezun olduğumuzda herkes gibi hayat kavgasına karışacağız.Sonra çoğu evlenir.Kimsenin birbirinden haberi olmaz.Aile için de bunlar geçerli.Ne zamana kadar birlikte yaşayacağız ki ? Ben bu yıl ayrı yaşamaya başladım bile.Abim de evlenir iki yıl içinde.Kardeşim de gider bir yerlere.Bir ağacın dalları gibiyiz her birimiz.Dallar büyüyor,yeni dallar oluşturuyor.Hepimiz gittikçe uzaklaşıyoruz.Her insan çevresindeki insanlardan uzaklaşırsa eğer bu da bir fırsat aslında.Aynen,bu şimdi geldi aklıma.Uzaklaşan herkes aslında farklı olan birine yaklaşıyor demektir.Waoow matematiksel bir şey var burada.Bir şarkıda geçiyordu '' Yakınlar,uzak oldu '' diye.Buna göre uzaklar da yakın olabilir.Kesinlikle bu böyle olmalı.Şu an yeni bir şey keşfetmiş gibi hissediyorum.Çok mutlu oldum birden heheh.Hayatta her şey olasılıktan mı ibaret yani ? Gece gece benim devreler yandı sanırım.Neyse bugün,bu gece mutluyum.Uzakların yakın olmasını bekleyeyim heheh ya da biraz yakınlara gideyim de çok beklemek olmasın :D

1 Haziran 2016 Çarşamba

Kırıklarını Aldırdım Kalbimin

Son birkaç gün o kadar tempolu geçti ki yorgunluktan ölüyorum.Bu günü evde geçirmek istiyorum ama bir arkadaş buluşması daha yapacağız gibi görünüyor.
Dün zaten kısa olan saçlarımı bir kez daha kestirdim.Geçen yıldan beri kestirip duruyorum.Aklıma geçen yıl abimin dediği laflar geliyor :'' Bir kız kendine niye böyle bir eziyet eder ki ? '' Bana eziyet gibi gelmiyor.Kuaför masasına oturup gözlerimi kapatınca,kırt kırt makas sesleri arasında değişik duygulara kapılıyorum.Hatta utanmasam hepsini kes diyeceğim,makasın sesi kesilmesin diye.Bu sefer sadece kırıklarını aldırdım saçımın.İki parmak kadar.Pek bir farkı olmadı ama arkadaşlar fark etti.'' Canı sıkıldıkça saç kestiriyor '' dediler,aldırmadım.Can sıkıntımı saçlarımdan çıkarmayacak kadar mantıklı biri olduğumu düşünüyorum.
Geçenlerde birgün kararımı bozdum.İyi ki bozmuşum çünkü ne kadar ilerlediğimi gördüm.Kendime bir '' Vayy be '' dedim.Karar ve istek birlikte olmalı diyordum ya.Benim içimdeki istek sönmüş.O yüzden de kararı uygulamışım uygulamamışım fark etmiyor artık ama bir daha bozulacağını da hiç sanmıyorum. 
Dün gece uyuyamadım.Döndüm durdum sağa sola.Sonra ''Aman boşver '' diyerek başladım beni üzen,sinirlendiren,canımı sıkan vb. durumları,insanları boşvermeye.Hatta ''Boşvermişim Dünya'ya '' şarkısını indirdim,fon yaptım kendime.Uyuyunca rüyalarımda da devam etti boşverdiklerim. 
''Aman Feta,boşver. ''

29 Mayıs 2016 Pazar

Pabucun Dama Atılması

Bu akşamı balkonda geçirdim.Film izledim,yıldızları izledim,müzik dinleyerek uzandım.Sonra pabucun dama atılması muhabbetleri geldi yerleşti yine zihnime.
Ben çok küçük bir kızken (okula başlamamışken) bir amca (bilinçaltımı mahvettiği için saygıyla anmayacağım kendilerini) anlattı bana '' pabucun dama atılmasını '' .Kimdi hatırlamıyorum ama balkonda otururken başladı muhabbete.Eğer bir kız kardeşim olursa pabucum dama atılırmış,şu olurmuş,bu olurmuş...Pabucun dama atılmasını o yaşlarda mecazi olarak düşünemeyen ben,bir karşı apartmanın çatısına baktım bir de ayakkabılarıma.Bunun olmasına izin veremezdim.Ayakkabısız,terliksiz nasıl sokağa çıkıp oynayabilirdim ki ? Anlayacağınız bayağı içlenmiştim bu duruma.Evin tek kızıydım üstelik.Meseleyi annemler de öğrendi.Hatta babama sorduğumu hatırlıyorum ,''Ayakkabımı karşı apartmanın çatısına mı atacaksınız '' diye.Tabii bizimkiler bu meseleyi hiç unutur mu ? Unutmaz.Şaka yoluyla hep bana takıldılar yıllar boyunca.Üstelik bu sabah aklıma geldi bu mesele ve pat diye babam akşam telefonda demesin mi ''Pabucun dama atılır bak ,beni hiç arayıp sormazsan '' diye.Ne pabuçmuş arkadaş.
Şimdi balkondan karşı apartmanların çatısına bakıyorum ve o amcanın sözlerini hatırlıyorum.Yapmayın çocuklara böyle şeyler.Şaka diye bir şeyler anlatıyorlar ama bilmiyorlar ,o çocuk onu nasıl büyüttü içinde,nasıl dertlendi.Çocuklarla olan iletişimde büyükleri sağduyuya davet ediyorum.

28 Mayıs 2016 Cumartesi

Gitsin Efendim,Her Şey Geçsin Gitsin

Bugün bir melankolilik var üzerimde.Şeker Kız Candy izliyorum.Candy ağladıkça ağlayasım geliyor hala da...


*''Gitsin efendim,her şey geçsin gitsin '' diyorum.Kalmasın geriye hiçbir şey.Kötü olan ne varsa gitsin bizden.''Bazen iyi şeyler de gitmeli'' diyorum.Eh peki,onlar da gitsin.Ben de gideyim o zaman geçip giden her şeyle birlikte.

**'' Yelkovan kuşlarının peşi sıra '' gideyim.

***'' Yok bir yanıtın(m) nereye diyenlere ''

**'' Şu ada senin,bu ada benim ''  gideyim.

****Hem '' Ne kalacak ki bizden geriye ? ''




*Cemal Süreya-Gitsin Efendim
**Orhan Veli-Gün Olur
***Edip Cansever-Yaş Değiştirme Törenine Yetişen Öyle Bir Şiir
****Murathan Mungan-Yalnız Bir Opera
                       





25 Mayıs 2016 Çarşamba

Dengesiz Bir Yazı

Geçenlerde bir karar vermiştim,uzun zamandır zor da olsa uygulamaya çalışıyorum demiştim ya işte onu dedikten bir gün sonra,akşam o kararı bozasım geldi.Ama içimde nasıl bir istek var bozmak için.Arkadaşıma mesaj atmaya başladım.'' İçimizde doğan istekleri söndürmek niye şu kısa dünyada ? '' diyerek başladım söze.Canım ne istiyorsa yapmam gerekmez mi ? (Tabii bu diğer insanlara zarar vermeyecek şeyler için geçerli.Olacaksa zararı bir tek bana olur.).Niye içimde var olan şeylere karşı koyuyorum(z) ki ? Cevabı belli zarar görmemek için.Peki zarar görmeden,incinmeden geçen hayata hayat denir mi ? Ot gibi gel,saman gibi öl.Mantık bu mu olmalı ? Buysa eğer reddediyorum.Risklerle dolu bir hayat daha anlamlı değil mi ? İlk kez yapacağımız şeyler için her türlü risk alınmalı ve sonuna kadar ilerlenmeli bence.Ama şöyle bir şey var:Aynı mesele için bir insan kaç kere risk almalı,kaç kere daha içindeki isteğe uymalı ? Bir kere aldın,olmadı.İkincisi de başarısız,üçüncüsü de diye devam eden bir döngüde tekrar tekrar aynı şeyleri uygulamak niye? Arada bir yerde bir şeyler yanlış ki bir türlü olumlu neticelenmiyor.Ya da tamamen başından yanlış her şey.Bu durumda ne yapacağımı bilmiyorum işte.İçimdeki istek sönene kadar denerim ben ama olmuyor ya cidden.Benim açımdan olsa bile bir yerde arıza çıkıyor.O yüzden arkadaşım beni onayladı,'' haklısın,bozabilirsin kararını,hem sen olgun davranırsın'' dedi ve ben şaşırdım.''Olgun davranırsın''dedi bana bu süper bir şey.Demek ki yavaş yavaş taşlar yerine oturmaya başlıyor.Bu konuşmadan sonra verdiğim kararı bozmadım.Belki yarın belki de yarından sonraki gün bozabilirim dedim ve hala bozmadım.Risk almaya değer yeni şeyler bulmalıyım belki de :) 
O kadar şey yazdıktan sonra iç ses yükselir ve der ki '' Ama Feta .... '' .Sus bakalım iç ses.Burada dur.Şimdilik sana uyamam :P
Bu dengesiz hallerimin bilimsel açıklaması mevcut.Sanmayın ki bir öyle bir böyle kararsız biriyim.Her şeyin nedeni hormonlar.Geçen doktor kontrolüne gittim ve bu acı gerçekle yüzleştim.Kadınların zaten bir ay içinde her gün sürekli değişen hormonlardan çektikleri malum.Bunun üstüne benim hormonlarım ekstra dengesizlik gösteriyormuş.Hastalığın nedeni de belli değil.Bu yüzden semptomlara yönelik tedavi mevcut.Bende de çok aşikar bir semptom yok.O yüzden bir doktora daha görünüp tanıyı kesinleştirdikten sonra ciddi bir şekilde uygulamalarıma başlayacağım.Normalde kilolularda olan bir hastalık ve zayıflayınca birçok açıdan düzeliyormuş.Ama ne hikmetse benim gibi Asya ülkelerine gitse ünlü olacak, Türkiye'de ise ''biraz kilo al kızım'' sözlerine maruz kalacak kadar zayıf olan birinde, zayıflamak paçayı kurtarmaya yetmiyor.Anlayacağınız kilo alsam dert,almasam dert.Amaç kilo almak-vermek değil dengeli beslenmek olmalı diyerek her zamanki yaşantıma devam edeceğim ve düzenli spor yapacağım.Hastayım diye moral bozmak da yok bu sefer :) 
Ve gelelim bahsetmek istediğim son konuya.Sevgi şart.Bu dünyada yaşıyorsak sevgi şart.Ne şekilde olduğu önemli değil.İnsan sevildiğini bilmeli,hissetmeli.Son zamanlarda bana bunu hissettiren çok ama çok değerli dostlarım,iyi ki varsınız.

22 Mayıs 2016 Pazar

Bu Gece De Böyle Olsun

   Bu gece şiirli,müzikli ve mum ışıklarıyla aydınlatılmış bir şekilde geçecek.Cidden tüm günün can sıkıntısını bu ortamı hazırlayınca atıverdim üstümden.Karşımda Didem Madak ve Cemal Süreya...Bir de daha geçende aldığım lila-beyaz karışımı mis kokulu karanfilim :) Hadi biz kaçıyoruz şimdilik ^^

                    
                                  
             
                                    Dünyayı bir salyangozun izlerinde dolaşsam,
                                    Elimde parlak bir harita
                             Hiçbir atlasta henüz yer almamış.
                      Ardım sıra yollara hayalimin kırıklarını bıraksam
                       Yeter mi bu izler beni kendime getirmeye acaba ?  
                  
                                         Didem Madak -Kedilerin Alışkanlıkları


                                      Gözlerimin gemileri kuş istiyor
                                       Açılıp kapandıkça sevdam
                                       Kapanıp açılıyor bir mavi

                                                           Cemal Süreya - Göçebe
     
         



Oops !?!

Nisan'ın başında ciddi bir karar almıştım.Onu değerlendiriyorum bugün.Ne kadar uygulayabildim acaba? Çaba gösterdim uygulamak için ama inanır mısınız ben o kararı aldıktan sonra sanki her şey onu sabote etmeye başladı.Çok zorlandım ama sadece bir kere bozdum.Aslında her şeyi yıkıp bozmak istiyorum.Yapbozun parçaları baştan birleşsin,bana ne ~_~ Ya da birleşmemesi şimdilik daha iyi gibi.Ahh benim kafa karışıklıklarım...
Böyle böyle olgunlaşıyorum sanırım.Bir yıl önceki benle şimdiki ben arasında çok fark var.Özellikle düşünme açısından.Geçmişte sorunlarımı gözardı ederek bir nevi kendimden uzaklaştırıyordum ama çözüme ulaşmadan öylece kalıyorlardı.Artık inadına inadına üstlerine gidiyorum,ezip geçmeye çalışıyorum o sorunları.İki türlü de zor aslında ama hala bulamadım en az hasarı verecek uygulamayı.Onun için ayrıca bir düşünme seansı yaparım.Şimdilik halimden memnunum.Hem bir anda düşündüğüm,istediğim şeyin gerçekleşmeyeceğini de iyice idrak ettim.Mesela başta belirttiğim kararı kaç seferdir alıyordum ama bir şekilde yenik düşüyordum.Başlarda iki üç günde bir yenik düştüm,sonra haftada bire çıktı,şimdilerde bir ayı buldu.Hu huuu büyük gelişme.Aslında dediğim gibi önemli olan kararı vermek.Kararı veriyorum ama uygulama konusunda istekli miyim orası meçhul.Karar ve istek birlikte hareket etmeli eğer gerçekten sonuç elde etmek istiyorsak.Karışık meseleler :) 
Şu an buraya yazma nedenim de,kararımı bozmayayım diye kendimi yüreklendirmek :D Bir şeyi yapacağıma inanıyorsam eninde sonunda yaparım.Bazen günlerimi alır,bazen de yıllarımı ama istemişsem,inanmışsam yapmışımdır.Bu da öyle olacak.İyi veya kötü.Sonucunu bilemiyorum şimdi ama bu karar uygulanacak.Ve birgün baktığımda ya yapboz tamamlanmış olacak ya da ben yapboz yapmıyor olacağım.

19 Mayıs 2016 Perşembe

Ölüm Ve Aşk Temalı Rüyalar

Her şey yaklaşık 3-4 hafta önce gördüğüm bir rüyayla başladı.Ayrıntıya hiç girmeden o rüyayı anlatayım önce.Karanlık bir odada yapayalnızım.Pencereden dışarı bakıyorum ve dışarıda ateş böceklerini görüp keyfim yerine geliyor.Sonra odanın ışığını açmaya çalışıyorum ama bozulmuş.Yeni bir ampulle değiştirmek için iki katlı ranzanın üst katına çıkıyorum.Tam ampulü değiştirdiğimde pat diye bir ses çıkıyor ve ampul patlıyor.Beni de elektrik çarpıyor.Ranzanın üst katından yere ağır çekimde düşüyorum.Düşerken aklımdan bir sürü düşünce geçiyor ve pat yerdeyim.Yerdeyken galiba ölüyorum deyip öldüğümü hissedip rüyadan uyandım.İlk defa öldüğüm bir rüya gördüğüm için etkisinden çıkamadım tabii ama olaylar bu rüyayla bitmedi.Bir-bir buçuk hafta önce odamın ampulü patladı.Değiştirmek istedim,korktum ama değiştirdim,bir şey olmadı.Sonra geçen perşembe gecesi tam banyonun ışığını yaktım.Pat diye bir ses duydum ve mavi bir ışık belirerek bu ampul de patladı.Gel de korkma.Neyse onu da ertesi gün tırsa tırsa değiştirdim.
Sonraki günler rüyalar devam etti.Önce depremli bir rüya gördüm.Birilerini kurtarmaya çalışıyordum ama rüyada bir köprü tamamen yıkılmıştı.O köprünün bir ucundan diğer ucuna kadar yürüyordum ve ilerledikçe kendimi geçmişte yaşadığım yerlere giderken buluyordum.Değişik anılarım ortaya çıkıyordu.Yolun ilk çeyreğinde yıkıntılar arasında bir siluet gördüm.Yüzü seçilmiyordu ama ellerini uzatmıştı bana ve beni beklediğini söylüyordu.Sonra kayboldu.İlerlemeye devam ettim ve sonra geri dönmeye başladım.O insanı gördüğüm yere geldim ama yoktu.Rüyamda ''Bekle dedi gitti' diyordum hahah :D Neyse bu rüyanın üzerinden çok geçmeden banyoda ayağım kaydı ve yere düştüm.Hem de nasıl bir düşme ama bir yerime bir şey olmadı,iyiyim.
Bu olayın da üstünden çok geçmeden bir yangın vakası atlattım.Fırında yemek pişirirken fırının içinde fırın kağıdı yanmaya başladı.Yanlışlıkla kağıdı fırının yukarısına değdirmiştim.Tepsiyi suyun altına tutayım derken alev saçlarımın ucuna sıçradı.Neyse ki bunu da ucuz atlattım ve saçlarımı yanmaktan kurtardım.
Gelelim bir diğer rüyaya ve sonraki yaşanılanlara.Bu gördüğüm rüyamda ölmüştüm ve ruh olarak dolanıyordum ama böyle dolanamazmışım,tamamen yok olmalıymışım.Madem öyle diyorum son bir kez lunaparka gideyim de çocuklar gibi eğleneyim :D Yanıma biri geliyordu ve beni görebiliyordu.Beni tanıyan birisiymiş,ağlamak istiyordu ama kendini tutuyordu.Onunla birlikte bayağı eğlendim ama sonra o birden tamamen gitti yanımdan.Ben bir mağazanın önünde durdum ve başladım ağlamaya.Orada yıllarca (2-3 yıl sanırım ) beklemişim ve birgün tam mağazanın ilerisindeki durakta bir otobüs belirdi.O insan otobüsten indi ama saçı sakalı birbirine karışmış bir şekilde.Onu görünce başladım yine ağlamaya.Sonra yanına gittim,ona sarıldım ve artık beni herkes görebiliyordu.Ya ben canlandım ya da o kişi de öldü...
Şimdi sıra dün yaşadığım olaya geldi.Dün sabah okula gitmek için uyandım ve bir yumurtayı haşlansın diye ocağa koydum.Sonra alarmı 15 dk sonraya kurup yattım.Normalde ocakta bir şey olunca uyumam ama yattım diye ihtiyaten alarmı kurarım.Yaa uyumam deyip sen uyu.Üstüne alarmı da duyma.Tam bir buçuk saat sonra uyandım.Ama yataktan nasıl fırlıyorum.Mutfağa bir girdim,iğrenç bir koku.Yumurta kömür olmuş.Her yerde duman.Offf yaşadığım korkuyu anlatamam...Biraz daha geç uyansam yangın çıkarmış.Ucuz atlattım...Bir daha asla ama asla böyle bir şey yapmayacağım.
Bu sabah gördüğüm rüyada da mezardaydım.Başından anlatayım.Ben bir prensesmişim eski zamanlarda ve bir savaş varmış farklı yaratıklara karşı.Savaşı yenmenin tek yolu eskiden çok ama çok güçlü olan savaşçıyı bulmaktan geçiyormuş.Savaşçıyı buluyoruz ama hayata küsmüş bir vaziyette.Artık neler çekti de o hale geldi kim bilir.Savaşmayı kabul ediyor ama savaşmıyor.Bildiğin kendini öldürmeye çalışıyor.Üzülüyorum ona ve sürekli onunla ilgileniyorum.Daha sonra da aşık oluyordum ona hahah :D Neyse yalvarıyorum ona,savaşmayacaksan savaşma ama kendini öldürmeye de çalışma diye.Söz dinlemiyor.Bir sürü yara alıyor.O sırada süper güçlü bir ilaç bulunuyor.Asteriks ve Oburiks filmindeki gibi.Askerler bu ilaçları kullanıyorlar ama bu savaşçı onu da reddediyor.Neyse hatırıma birkaç tane alıyor ilaçtan ve savaşı kazanıyorduk.Bundan yüzyıllar sonra yani şimdiki zamandayım rüyamda ama kendi heykelimden bir mezarın içindeyim.Yanımda da o savaşçının mezarı var.Yine heykelden.Ellerimiz birbirine değecek gibi ama değdirmemiş yapan ustalar.Rüyada sinirimi bozdular :D İkimiz başlıyoruz konuşmaya.Bana heykelden ellerimin ne kadar büyük olduğunu söyleyip benimle dalga geçiyordu.Ben de ona kendi ellerine bakmasını söylüyordum.Sonra hadi ellerimizi ölçelim kiminki büyük yapılmış diye ellerimizi birleştiriyorduk ve taratadammm o anda normal kanlı canlı insan haline dönüşüyorduk.

Fotoğraf Mulan;Savaşçı Prenses filmine aittir.

Son bir haftam böyle geçti işte.Rüyalar iyi hoş da kötü şeyler yaşamak istemiyorum daha fazla.Zaten geçen yıldan beri arkadaşlar ''Aman Feta dikkat et '' diye diye başımın etini yiyorlar :D Dikkat edeceğim,etmeliyim.

Aaa bir de fena bir şekilde Teoman'ın Sahilde Bir Sarhoş şarkısına taktım kafayı.Dinledikçe sahile kaçasım geliyor ama şimdilik olmaz,okul var :(