Candy

Candy

25 Aralık 2017 Pazartesi

Yıllar,Mutlu Yıllar

Uzun zaman olmuş yazmayalı.Yoğunluktan buraya vakit ayıramıyorum.Akşam yemeğini yerken uyuyakalıyorum bazen.Herkes geçecek bu günler,rahat edeceksin diyor.Hı hı evet...

Yeni yıl da geldi çattı.Bu yılın değerlendirmesini yapmak isterdim ama inanın aklıma bir şey gelmiyor.Sanki bu bir yılımı çok severek geçirdiğim birkaç ay oluşturuyor,gerisi boş gibi.Belki de ömrümde sadece bu birkaç ayı hatırlayacağım ve ''iyi yaşadık,güzel yaşadık '' diyeceğim.

Bu yıl,son öğrencilik yılım.Arkadaşlarla sona geldik.O yüzden hepsiyle bol bol vakit geçirmek istiyorum ama kış ayı benim için üşengeçlik ayı.Herkese baharda buluşalım diyorum :) Arada özlem gidermek için geçmiş yıllardaki fotoğraflarımıza bakıyorum,onlarla avunuyorum.Ne çok şey biriktirmişiz.Ne çok şey yaşamışız.Özleyeceğim üniversite yıllarımı.

Yazmaya yazmaya duygularımı aktarma yetilerim azalmış.Zaten düşünce seansları da uygulayamaz oldum.İyi geliyordu bana.Gelişimimi görüyordum,kendimi daha iyi tanıyordum.İçimden bir ses büyük bir patlamanın yaklaştığını söylüyor.O kadar biriktirirsem olacağı bu.
Hayatımın nereye gideceğini de hiç düşünmüyorum artık.Ne hali varsa görsün modundayım.Ama kendime arada bir hatırlatmam gereken bir şeyin olduğunu gördüm.Kesinlikle bu konuda taviz vermemeliyim.Herkesten,her şeyden uzak olunca sanki çok iyiymiş gibi geliyor o uzak olunan şey ama öyle değil.Her şey bir süre sonra eski haline döner.Bunu unutmamalıyım işte.

Herkese mutlu yıllar ^^
Şuraya da yılların özeti bir şarkı bırakayım ;)




23 Ekim 2017 Pazartesi

Özgürleştiren Etkinlik

Böyle bir mutluluk yok.Hayatımda beni en özgür hissettiren eylem bisiklet sürmek.Tabii müziksiz olmaz.Dünden planımı yapmıştım,artık bu ayrılığa bir son vermem gerekiyordu.Aylar oldu ve ben ne aylak mekanlarıma gidebildim ne de bisiklet sürebildim.Bugün bu yüzden benim için çok büyük bir gündü.
Hafif bir kahvaltıdan sonra hazırlanıp çıktım.Önce bankaya uğramam gerekiyordu ama öğle tatili saati yaklaşmıştı.Yine de şans benden yana oldu ve tam vaktinde yetişip işimi halledebildim.Her zamanki gibi bisikletçime doğru koşar adım yürüdüm.Suratımda anlamsız bir sırıtış vardı.Bana elindeki en güzel bisikleti verdi.Bandanamı ve güneş gözlüğümü taktım,şarkımı açtım,yola koyuldum.Böyle zamanlarda kendimi artist gibi hissetmem gerek :D Yollar boştu.Son seferimden sonra tövbe etmiştim zaten cuma ve haftasonları çıkmayacağım tura diye.Arabalarla uğraşılmaz.Neyse sakin sakin sürdüm bisikleti.Böyle bir rahatlık yok.İnsana azalan özgüvenini geri getirtiyor bisiklet sürmek.Benim için öyle en azından.Kafamdaki tüm düşünceler bir anda yok oldu.Tüm yol boyunca şarkılara eşlik edip sırıttım.Kent ormanına girmeyi de ihmal etmedim.Orada taşlara oturup ayaklarımı boşluğa uzattım ve derin bir oh çektim.Mutluydum.
Tekrar yola döndüğümde bir anıtla karşılaştım.Normalde kapısı kapalı bir yer olduğundan dikkat etmemiştim ama Balkan Savaşları sırasında şehit düşen jandarmalar için yapılmış bir anıttı.İçeri girip biraz dolaştım.Modum biraz değişti oradan çıkınca.Hedefime ulaştığımda tekrar neşem yerine gelmişti.Birkaç fotoğraf çekiminden sonra her zamanki mekanıma oturdum ve bir çay içtim.Yine duygulandım.Oraya oturunca duygulanıyorum işte.Aklıma bir sürü şey geliyor sonra uçup gidiyorlar tabii.Anılarımı zaman zaman hatırlatan şeyleri seviyorum.

Geri dönerken içimden hiç ara sokaklara girmek gelmedi.Doğru bisikletçime gittim.Bisikletin kullandığım en iyisi olduğunu söyledim.Benden az ücret aldı :) Sevinçli sevinçli dolandım çarşıda.Sonra bir yer buldum,oturdum ve kitap okumaya başladım.Mekanda bir anda Henry Mancini 'nin Moon River'ı çalmaya başladı.Daha geçenlerde kafama takılmıştı.Hemen dikkat kesildim ve müziğin akışına bıraktım kendimi.Yine duygulandım.Bu aralar böyleyim sanırım,geçmiyor.Bazı şeyleri düşündüm orada otururken.''Hata mı yapıyorum acaba ?'' dedim kendime.Bazı şeyleri değiştirebilecekken olduğu gibi bırakmayı seçiyorum,niye? Biraz bunun üzerine kafa yormalıyım.Mekandan kalktım,ara sokaklara daldım.Sonra bir yerden taze ekmek kokusu geldi.Kokuyu takip edip fırını buldum.Kokunun beni oraya getirdiğini söyleyince fırıncı kadın güldü,sevindi ve bana en sıcağından bir ekmek verdi.Ucundan yiye yiye evin yolunu tuttum.
Çok iyi geldi bugün bana.Huzurla doldum.Eğlendim.Birazdan kahvemi de içerim ve günü güzel bir şekilde tamamlamış olurum.Güzel günler herkese ...


12 Ekim 2017 Perşembe

Beni Bekleme Kaptan

Bu aralar çok duygusalım nedense.Bir anneyi kuvözdeki bebeğini severken görünce gözüm doluyor mesela ya da otobüs şoförü ambulansa iki üç saniye yol vermedi diye ağlayasım geliyor,gözlerim dolu dolu oluyor.Tüm bunların altında yatan nedeni merak ediyorum.Öyle boş yere olmaz gözlerimin dolması.Hepsini birbirine bağlayan bir çizgi var.İşte bugün buldum bunu.Yaşam ve ölüm.Bir yanda küçücük,hayata tutunmaya çalışan kuvözde bir bebek,diğer yanda hayatın ne olduğunu öğrenmiş,mutluluklar yaşamış,hüzünler tatmış ve her şeye rağmen ölümden kurtulmak için çabalayan bir can.Tüm bunların arasında benim kendi hayatımı düşünmem gözlerime yaşları dolduran şey oldu sanırım.Bazı güzel şeyleri yaşayamayacakmışım gibi hissediyorum son zamanlarda.Bazı şeyler yarım kalacak gibi.Ama eminim her insan için bu böyle.Hep bir şeyler yarım kalacak,hayat bu şekilde sürecek.Bir yanda yaşam olacak,diğer yanda ölüm...




Çok yorgunum,beni bekleme kaptan
Seyir defterini başkası yazsın
Çınarlı,kubbeli,mavi bir liman
Beni o limana çıkaramazsın
                                    Nazım Hikmet



5 Ekim 2017 Perşembe

İçimden Geldi

Fark ettim de insan kötü zamanlarında daha çok şey düşünüyor.Hayatın anlamını o zamanlarında daha çok irdeliyor.Ama hayat normal akışında ilerlerken hiç aklımıza gelmiyor böyle sorular.Bazen oturup saatlerce düşünmek istiyorum eskiden olduğu gibi ama bir başlık açamıyorum,konuya giriş yapamıyorum.Yapsam da biraz sonra ''zamanında çok düşündün her şeyi boşver ,boşverip yaşa'' deyip geçiyorum.Yanlış yapıyorum.Boşvermek aslında hayattan elimi eteğimi çektim demek.E böyle bir şey yapmadığıma göre tekrar bazı şeyleri gündemime getirmeli ve irdelemeliyim.Bu aralar kendimi sorguya çekmeliyim.Bazı davranışlarımı sorgulamalıyım ve altta yatan nedeni bulmalıyım.Bunca yıl yaptığım bu öz eleştiriler aslında hep aynı kapıya çıktı ama yine devam edeyim,belki bu sefer farklı bir şey çıkar ortaya.

Bu sabah feci bir boğaz ağrısıyla uyandım.Sesimi değiştirmişti.Böyle giderse sonum kötü.Oysa kendime çok iyi bakıyorum.Her gün zencefilli limonlu çay yapıp içiyorum.Bol c vitamini alıyorum.Daha ne yapayım anlamadım ki.Geçen hafta boğazımda sürekli yutkunma ihtiyacı ve geniz akıntısı hissedince doktora gittim,kronik faranjitsin dedi ama henüz hastalık yok dedi.Kronik bir şeylere fena uyuz olurum.Bu kronikliği yenerim ben dedim ama halim bugün ortada :D Sesim tamamen yok olmasa bari...

Geçende üstlerimden çok güzel övgüler aldım.Ömrüm boyunca zor anlarımda hatırlayıp mutlu olurum artık.''Vay be Feta sen neymişsin ''derim kendime.Acil stajında ayın internünü seçmeye başlamışlar ve ben bunu tesadüfen  sosyal medyada gördüm.Bizim zamanımızda böyle bir şey yapmamıştınız diye sitem etmiştim ama bana ''sen yılın internüsün'' dediler.Böyle bir mutluluk ben görmedim.Sevdiğim insanlardan övgü almak beni inanılmaz motive ediyor,çok sevindiriyor.Ertesi gün rastlaştık onlarla ve bana ''Acildeki ruhunu asla kaybetme''dedi içlerinden biri.Kaybediyorum açıkçası çünkü o ruhum orada çalıştığım insanlarla öyle coşup kabarmıştı.Sonraki stajda ne kadar öyle olmak istesem de üstlerin kötü davranışlarından bir türlü havaya giremedim.Nöbet arkadaşlarımla kendi çapımızda dalgalarını geçip kendimizi eğlenceye vurduk yoksa çekilmezdi.İnsanda bitiyor her şey.Çalıştığın iş ne kadar seni yorsa da ekip arkadaşların iyiyse,onlarla ne kadar uyumluysan hiçbir şey dert olmuyor.Umarım hayat karşıma acildeki gibi bir ortam çıkarır.



20 Eylül 2017 Çarşamba

Kim Demiş Korktuğumu

Geçen yazımda bahsettim ''O'' yu izlemeye gideceğimden.İzledim ama nasıl.Gözlerimi,kulaklarımı kapadım çoğu yerde.Kötü görüntüleri sevmiyorum.Olmadık yerde aklıma geliyorlar.Zaten onca çabama rağmen birkaç gece uykusuzluk çektim.Gözümü kapatınca görüntüler ortaya çıkıyordu.Bir de evde çıt çıt diye bir ses oluyor bazen kafayı yiyorum.Sonra ''Feta,gerçek değil bunlar.''diyorum ama beni korkutan palyaço ya da öcüler böcüler değil.Sanki bir katil gelecekmiş hissi oluyor.Kolumu,bacağımı kesecekmiş falan ayyy.Hep izlediğim,etkilendiğim sahnelerden dolayı.Yine küçüklüğümde bir film izlemiştik ''Mumya evi'' diye.Orada yerden elinde makasla biri uzanıp oyunculardan birinin aşil tendonunu kesiyordu.Çok etkilenmiştim o sahneden.Çok iğrenç ve korkunç gelmişti bana.İşte o yüzden kesmeli olaylara karşı tepkim kötü oluyor.E ''O'' da da başlarda bir sahne var ki kol koparmalı ayyy.Neyse ben birkaç güne vurdumduymaz halime geri dönerim.
''O'' filminin çarpıcı birkaç özelliğinden bahsedeyim.Filmde palyaço 27 yılda bir ortaya çıkıyor ve insanları öldürüyor.İlk filmi 1990 yılında çekilmiş ve bu film de 2017 yılında.Yani arada tam 27 yıl var.Ayrıca filmde palyaçoyu canlandıran aktör şu an tam 27 yaşında.Yani palyaço aramızda he he he :D
Bu aralar o kadar rahatım ki.Rahatlıktan ne yapacağımı şaşırıyorum.O kadar boş vaktim var ki kendimi, eline bir sürü para verilip de bakkala girince ne alacağını şaşıran çocuk gibi hissediyorum.Bir sürü şey yapmak istiyorum ama bir sürü istek olunca gün bir şey yapamadan bitiyor.Yine de hiçbir şey yapmadım demek olmaz.Birkaç film izledim.Filmlerde hoşuma giden müziklerden yola çıkarak çok güzel şarkılara ulaştım.Okuduğum kitabın yarısına geldim.Bir akşam yürüyüşe çıktım.Dün akşam yüzmeye gittim.Daha ne olsun.Aa bir planım da bu pazar için var ama gerçekleştirebilecek miyim bilmiyorum.Çünkü öncesinde nöbetim var ve aksilik gibi bir sonraki gün de nöbetim var.Pazar günü dinlenmem gerekiyor aslında.Yine de isteğimi diri tutayım ben.Bir yolunu bulur giderim.Etkinlik ülke genelinde 50 yerde gerçekleşecek.''Süslü Kadınlar Bisiklet Turu'' Bisikletleri ve tabii kendimizi süsleyip püsleyip tura başlayacağız.Bu tur her yıl bir kere ''Dünya Otomobilsiz Kentler Günü'nde '' yapılıyormuş.Hem çevreyi koruma adına hem de kadınların özgürlükleri adına süper bir etkinlik.Erkekler de katılabiliyormuş ancak birtakım şartları yerine getirmeleri gerekiyormuş.Okumadım o şartları.Siz de katılmak isterseniz etkinliğin kendi adında sitesi mevcut.Bulunduğunuz yerde,nerede ve saat kaçta olacağına bu siteden ulaşabilirsiniz.


15 Eylül 2017 Cuma

Gözümde Canlanır Koskoca Mazi

Korku filmi izlemeyi pek sevmeyen ben,bugün duyduğum bir haberle çok mutlu oldum.Üstelik haberi marketin radyosunda duydum.Önce ''yok canım benim film değildir'' diye düşündüm ve eve elince hemen araştırdım.Ve sürprizzz :D 
Yıllar önce, ben daha çocukken film izleme ekibimiz vardı.Bir büyük abimiz filmleri seçer,biz küçükler de sıra sıra dizilir izlerdik.İşte o yıllarda izlediğim ve korku filmi deyince direkt aklıma gelen unutamadığım o film, 2017 versiyonuyla tekrar gösterime girmiş.Filmin adı ''It''.Gözümde canlanır koskoca mazi dedikleri bu olsa gerek.Filmin her bir detayı aklımda.Hatta izlerken verdiğimiz tepkiler bile aklımda.Şu an geçmişe dönüp o ekibi toplamak isterdim.Ne heyecanlı olurdu kim bilir tekrar birlikte izlemesi.Bu akşam arkadaşımla beraber izlemeye gideceğiz.Çok merak ediyorum onun tepkisini.O kadar sevinçliyim ki şu an blog.Umarım bu versiyonunda çok değişiklik yapılmamıştır.


4 Eylül 2017 Pazartesi

Tempolu İki Ay

Temmuz geçti,ağustos geçti ve eylül geldi.Ben yoktum bu süreçte.Gerçekten yoktum.İki ayda kaç nöbet tuttum bir bilseniz.Abimin düğününe gidemedim.Bayramı yapamadım.Ben,ben olmaktan çıktım.Neyse bu hafta son.Daha rahat günler beni bekliyor.Özledim bisiklet sürmeyi,özledim doğa ile baş başa kalmayı,özledim bir sürü film izlemeyi,kitap okumayı.Ciddi bir ders çalışma temposuna başlamadan özlemlerimi gidereceğim.
Aslında çok güzel geçti bu iki ayım.Mutluydum.Bir sürü macera yaşadım.Her şeyi anlatmak isterdim ama iki ayın yorgunluğu var üzerimde.Bir başka sefere belki.Artık buralardayım nasıl olsa...




29 Haziran 2017 Perşembe

Kolombiya ve Kahve

Şu an Kolombiya'ya gitmek istiyorum.Işınlasalar beni süper olurdu.Ne zaman Gabriel Garcia Marquez'in bir romanını bitirsem böyle oluyorum.Ben de o romandaki sokaklarda dolaşmak istiyorum.Renkli hayata karışmak istiyorum.
Yıllar önce bir etkinlikte Kolombiyalı yaşıtım biriyle tanışmıştım.Kolombiya'nın kahvesinin,dünyanın en iyi kahvesi olduğunu o zaman öğrenmiştim.O arkadaş da bana kahve yapacaktı ama kahve kalmamıştı.Bunun üzerine biraz dolaşıp gelmemi sonra kahveyi yapacağını söylemişti.Ama ben o etkinlikte heyecanla oradan oraya koştururken unuttum bu kahve mevzusunu.Hatırlayıp gittiğimde de o çocuk orada değildi.Şimdiyse ne zaman bir kahve içsem aklıma Kolombiyalı geliyor ve ah diyorum o kahveyi içemedim.Sonra yanımda kim varsa bu hikayeyi anlatmaya başlıyorum.


27 Haziran 2017 Salı

Unutursam Fısılda

Kendine ait sevmediğin,kötü bulduğun bir özelliğini birisiyle paylaştığında o kişinin bunu sizin yüzünüze vurması kaçınılmaz oluyor nedense.Şaka gibi hem de.Gün geçmeden yüzünüze vurulması hepten ironik.Ne yapayım ben de böyle böyle büyüyorum.Bu tatsız mevzuyu da şimdilik pas geçiyorum.

Unutursam Fısılda'yı izledim.Duygularım coştuğundan olsa gerek filmin ortasında başladım ağlamaya,sonuna kadar sürdü.Aklıma başka şeyler de geldi,içimde-dışımda ne varsa gözyaşlarıyla birlikte koyverdim.
Filmi çok beğendim.Müzikleri zaten bir harika ama oyuncular da muhteşemdi.E bir de Çağan Irmak yönetiyor,daha ne olsun.Bir zamanlar Hanımağa (Üvey Baba) rolüyle gönlümde taht kuran Işıl Yücesoy'a bayılıyorum.Her ne kadar son yıllardaki dizilerde rollerini beğenmesem de benim için yeri ayrı.Bu filmde de ablalığı öğretiyor bize.Başrol zaten Farah Zeynep Abdullah.Rolünün hakkını vermiş bence.Ani çıkışları çok yakıştırıyorum ona.Sadece bir sahneyi beğenmedim.Çok yapmacık geldi.Olmasa da olurmuş ama başrolün ani çıkışlarına ayak uydurmak için yapılmış gibi.Neyse,genel olarak beğendim.Ruh halime de iyi geldi.


23 Haziran 2017 Cuma

Varsın Olsun

Hayatını kendi eliyle drama çeviren bir başka manyak var mıdır şu dünyada ? Beklentimi karşılamayacağını bildiğim bir karar aldım ve uygulayacağım.Sonunu merak ediyorum.Gençliğin verdiği gazla ilerliyorum.Çok fena toslayacağım.Kazasız,belasız yıkıntıların arasından kurtarabilirim umarım kendimi.Yazarken bile kendime '' psikopat mısın Feta? '' diye soruyorum.Sonu belli,acı olacak bir şeyi neden yaşamak istiyorum? Bilmiyorum... Hayat beni zayıf noktalarımdan yakalıyor.İrademi kırıyor.O inatçı,dediğim dedik,kimseye eyvallahı olmayan Feta gidiyor.Yerine çok başka bir insan geliyor.Yaşayıp görmek istiyorum.Hayat dediğin nedir ki ? 

Bu ay Ezgi'nin Günlüğü'nden Kopan Bağ şarkısını seçiyorum.Maalesef solisti Eylem Atmaca Şubat ayında gruptan ayrıldı.Sesini çok beğendiğim bir sanatçı kendisi.Umarım sesini bizlere duyurur ileride.

Şarkını sözleri Turgut Yarkent'in şiirine ait.


7 Haziran 2017 Çarşamba

Değmeyin Keyfime :)

Bugün tatlı bir heyecanla uyandım.İçim kıpır kıpırdı ve acayip enerjiktim.Dünkü gerginliğim bir anda kendiliğinden geçti.Aslında market alışverişine çıktım,sanırım onun etkisi oldu.Sonra üstüne yemek yapıp arkadaşları davet edince gerginlik falan kalmadı.Bugün de ders iptal oldu.Keyfim daha da arttı.Bisiklet sürmeye gidecektim ama rüzgar var biraz ve ben grip oldum.Üç gündür feci öksürüyorum.Bu havada da hiç çekilmiyor hastalık ama neyse keyfimi kaçıramaz bugün hiçbir şey ;)





6 Haziran 2017 Salı

Opps !!

Güçlü bir insan olduğumu hissetmem lazım.Yine kaldım birkaç soruyla baş başa.Mutlaka cevapları bulmam gerekiyor.Kendimi bazen oyuna getiriliyormuş gibi hissediyorum.Bir anda oluşuyor bu duygu.O an çevremdeki herkesten uzaklaşmak istiyorum.Bir başıma kalıp mantığımın tekrar gelmesini bekliyorum.Şu an kendimi tekrar mantığımla buluşturmaya ihtiyacım var.''Umrumda değil hiçbir şey'' diye haykırasım var.Her şeyin üstesinden gelebilen bir başrolün olduğu bir film izleyip gaza gelmeliyim belki.Ama sanırım en etkilisi yarın bir tur düzenlemek olacak.Kendimle baş başa kalıp doğaya kucak açmalıyım.Sessizliğin içinde kendi sesimi duymalıyım.Zor olan bir şey yok sadece zorlaştıran etmenler var.Onları yok etmeliyim beynimden ve kendime gelmeliyim.Haydi Feta,başarabilirsin ;)

Ben Gamlı Hazan

Türk Sanat Müziği'ne dönüş yaptım yine.Bu sefer daha önce adını hiç duymadığım bir bestekarla karşılaştım.Bayıldım eserlerine.Önce Önder Bali'nin Ben Gamlı Hazan müziğini dinledim,sonra asıl sahibine ulaştım.Melahat Pars,Türkiye'nin ilk kadın bestekarlarından.Aynı zamanda hocalık yapmış.Bir sürü öğrenci yetiştirmiş ama adını nasıl duymamışız hayret ediyorum ya da ben nasıl duymamışım? Bugün çoğu eserini dinledim.Türk Sanat Müziği insana garip bir huzur veriyor hüzünle birlikte.İnsanı farklı alemlere sürüklüyor.Bir konser olsa da gitsem şimdi.Lafı fazla uzatmadan bir şarkı bırakayım buraya.



Ben gamlı hazan,sense bahar dinle de vazgeç
Sen kendine kendin gibi bir taze bahar seç
Olmaz meleğim böyle bir aşk bende vakit geç
Sen kendine kendin gibi bir taze bahar seç


30 Mayıs 2017 Salı

Bütün Patlıcanları Kızart



Kafkaokur dergisine ait !

Sanırım Tomris Uyar da benim gibi patlıcan yiyemeyenlerden.O yüzden ya çekip gitmeyi seçiyor ya da durup kendine patlıcanla işkence etmeyi.

Son on gündür Rachael Yamagata dinliyorum.Birkaç şarkısına feci halde kafayı taktım.Sakin sakin söyleyişi beni mest ediyor.Bir de şarkılarında hep hüzün var.Seviyorum hüzünlü şarkıları :D 


''I don't expect anything''
Hiçbir şey beklemiyorum

19 Mayıs 2017 Cuma

Törkiş Kovboylar

Bugünü önce ev işleriyle daha sonra da bisiklet sürerek geçirdim.Ama tövbe ettim,bir daha cuma günleri çıkmayacağım evden.Çarşı da bir kalabalık vardı ki sormayın.Arabalar ilerleyemiyordu.Otobüsten inip gideceğim yere kadar yürüyeyim dedim ama o sırada gerizekalı evet gerizekalı bir sürücü beni eziyordu az daha.Sırf yola kaynak yapabilmek için ,benim yürüdüğümü gördüğü halde arabasını üstüme üstüme sürdü.Bu da yetmezmiş gibi suç kendisinde olduğu halde arabanın içinden bana kızıp bağırdı.Çok kötü oldum.Önce üzüldüm ama sonra üzülmeme değmez deyip sinirlendim.Bisikletçime gidip biraz konuşunca normale döndüm.Bana geçende 'yalnız kurt' demişti.Bu sefer kovboy şapkamı yanıma aldığım için 'yalnız kovboy' dedi.Ona veda edip düştüm yollara.Bir yere kadar hep araç trafiği vardı.Sonradan seyrekleşti araçlar ama yine de normal haline göre çoktu.Nasıl sinirlenmişsem araba olayına bisikleti hızlı hızlı zevk almadan sürmeye başlamışım.Farkedince toparladım kendimi ama aksilikler bir kere başlayınca biter mi ? Bir araç koskoca araba yolu varken bisiklet yolunda, hem de ters yöne doğru yani üzerime üzerime gelmesin mi? Delirdim blog,delirdim.İnsanların saygısızlığından,vurdumduymazlığından bıktım.Bu ne kural tanımazlık,kendini bilmezlik? Neyse ... Arkadaşımla buluşacağım yere sağ sağlim vardım.Bir şeyler yeyip içtikten sonra etrafta dolaştık biraz.Ara sokaklara girip eğlendik.Şapkamla pozlar
Amerikanlar eskidi,bunlar Törkiş kovboylar :D
verdik.Kimseler yokken kovboyculuk oynadık.Grup Vitamin'in Turkish Kovboylar şarkısını söyleyip dans ettik :D Keyfim yerine geldi günün sonunda.Sonra tekrar düştük yollara.O otobüsle,ben bisikletle.Dönüş yolumda bir şey yaşamadım.Bisikleti bıraktıktan sonra çarşıda biraz dolandım.Kendi mekanıma uğradım.Yeni bir bina yapmışlar oraya.Arşiv yapıyorum oranın fotoğraflarını çekip.Yıllar sonra bence değerli bir anı haline gelecek,şimdi pek anlaşılmasa da ... Oradan farklı bir sokağa girdim bugün.Daha önce girmemiştim o sokağa ve inanır mısın birkaç tane eski bina vardı.Hemen onların da fotoğrafını çektim.Bayılıyorum eski binalara.Bir yandan üzülüyorum yıpranmış,terk edilmiş olmalarına ,bir yandan da seviniyorum her şeye rağmen ayakta durmalarına.Hayat işte...Her şeye inat ayakta durmalıyız ;)
Ah ,Ahmed Arif'in şiirinden bir kısım geldi aklıma.
''Öyle yıkma kendini
Öyle mahsun,öyle garip.''     (Anadolu şiirinden)

18 Mayıs 2017 Perşembe

Japon Günü

Pazartesi arkadaşlarla Çanakkale'ye Japon Dili ve Edebiyatı okuyan öğrencilerin hazırlamış olduğu Japon festivaline gittik.Yolculuğun başlangıcından sonuna kadar her şey çok güzel ve komikti.Arkadaşımızın aracıyla yolculuğa başladık.İlk kez uzun yolda araç kullanacaktı,bu yüzden başlarda biraz gergindi ama sonradan bu gerginlik yerini kontrollü bir rahatlığa bıraktı.Çanakkale'ye varmak çok kolaydı ama Çanakkale içinde Troya Kültür Merkezi'ni bulmakta zorlandık.Navigasyon bizi sürekli yanılttı.İki üç kere aynı yollardan geçtik ve biz yolda öyle cebelleşirken radyoda ''Bir garip yolcuyum hayat yolunda.Yolunu kaybetmiş perişanım ben.'' çalmaya başladı.İşte o an tekrar keyifler yerine geldi.Zaten doğru yolu da bulduk o sırada.Hayalimde büyük bir festivalle karşılaşmak vardı ama içeri girdiğimde hayal kırıklığına uğradım.Daha sonradan çok yanıldığımı anladım.Çünkü ne kadar küçük olursa olsun büyük bir festivalmişçesine eğlendik.Küçük olmasının verdiği bir avantajdı samimi ortam.Tanımadığımız onca insanla gün sonunda birbirimize göz kırpar,gülümser olduk.
İlk olarak sergileri hemencecik gözden geçirdik.Detaylı incelemeyi sonraya bıraktık.Çünkü yol yorgunu ve açtık.O sırada film gösterimi başlayacak dediler ve salona gittik.Hayao Miyazaki'nin Rüzgar Yükseliyor anime filmini izlemeye başladık.Ancak filmin ortalarında çıkmak durumunda kaldık çünkü açlıktan ölüyorduk artık.Öğle yemeği saati de gelmişti.Japon yemeği dağıtımı olacaktı.Bir arkadaşımız Japon yemeklerini tadarken diğer arkadaşımla ben Türk usülü beslenmeyi seçtik.Daha sonra Japon yemeklerinin de tadına baktık.Ve sonra asıl macera başladı.Anime karakterlerinin çizimlerinden oluşan bir sergi vardı.İlgimizi çok çekti.Sevdiğimiz karakterleri görünce kendimizden geçtik,fotoğraflarını çektik.Daha sonra biraz durup çevreyi izledik.Kim nerede,ne yapıyor diye gözlemledik ve olayların içine atıldık.Önce Japon oyunlarının olduğu bölüme gittik.Kendama diye bir oyun oynuyorlardı.Bize de verdiler oyunu ama çok zordu.Benim gibi bu tarz konularda sabırsız bir insan için sinir bozucuydu açıkçası ama sonradan çok eğlenmeye başladım.Festival boyunca gidip gelip o oyunu oynadım.


Kendama
Oyun ,topu çukurlara yerleştirerek oynanıyor.İlk başta büyük çukura,hemen ardından düşürmeden karşısındaki çukura,sonra tuttuğumuz yerde altta kalan çukura yerleştirmeye çalışıyoruz.En sonunda toptaki deliği sivri yere yerleştirmek gerekiyor.Ben ikinci aşamadan sonra yapamadım maalesef :/


Daha sonra anime karakteri çizimi bölümüne gittik.Kendimizin anime versiyonunu çizdirdik.
Feta
Biraz ortalıkta dolaştıktan sonra takvimlerin sergilendiği bölüme göz gezdirdik.Meğer gün sonunda çekilişle o güzelim Japon takvimleri dağıtılacakmış.Biz de adımızı yazdırdık ve tekrardan gezmeye başladık.O sırada gözüme bir oyun daha takıldı.Badminton'a benziyordu ama raketleri ve topu küçüktü.Çok oynamak istedim.Köşede bekledim,sıkılıp bana verirler de oynarım diye.Ama bir türlü bırakmıyordu oynayanlar.O sırada Kendocu çocuklardan biri geldi ve dedi ki :''Oynamak mı istiyorsun ? '' Ben de Çizmeli kedinin o meşhur suratı gibi yapıp ''Evet.'' dedim. :D Ve oynayanlardan biri raketini bana verdi,başladım oyuna.Karşımdaki kız çok sinir oldu hissettim.Çünkü attığım topları karşılayamadı.Ben de pişmiş kelle gibi sırıtıyorum tabii.O an gerçekten sinir olunacak bir insandım ama ne yapayım çok komiğime gidiyor böyle şeyler.Zaten oyunu  da yanlış oynuyormuşuz.Amaç topu yere düşürmemeye çalışmakmış,oysa ben rakip, topa vuramasın diye oynuyordum :D Neyse sırayla birçok insanla oynadım.Arada da oynamak isteyen var mı diye sormayı da ihmal etmedim.Yanlış anlaşılmasın yani hahah :D Çok eğlendim o oyunu oynarken.Sonra tekrar gezmeye başladık.Bir arkadaş kendisini chibi olarak çizdirmek için bir daha sıraya girdi.Diğer arkadaş origami öğrenmeye gitti.Ben de Kendama oynamaya geri döndüm.Görevli arkadaş sağolsun bana öğretmek için çok yardımcı oldu ama sürekli tekrar gerektiren bir oyun.Bir tek bu oyun olduğunu sanmayın.Başka bir sürü oyun vardı.Arkadaşlarımın işi bitince sırasıyla onları da denedik.Biraz ara verip bu sefer çay seromonisine katıldık.Basit bir seromoniydi,çayın tadı güzeldi.Çaydan sonra tiyatro gösterimi vardı,ona katıldık.Fonda çok güzel bir müzik çalıyordu.Kısa bir oyundu.Kappalar ve insanlar vardı.Kappalar farklı yaratıklardı ve değişik bir düzenleri vardı.Mesela işsiz güçsüz dolaşanları yiyorlardı.Oyunun sonunda müziği öğrenmek için ses sisteminin başındaki görevliye koştuk,sorduk.Bizden önce birkaç kişi de sormuş :) 
Origami
Anladığımız kadarıyla uzaktan gelen bir tek üçümüzdük.Diğer gelen ziyaretçiler hep kendi üniversitelerinin öğrencileriydi.O yüzden sanırım biz daha da rahattık.Tiyatrodan sonra Japonca yazı yazan bölüme gittik.Orada Japon atasözlerini yazıp sergilemişlerdi.Çok manalıydılar.Bazısı bize aşina sözlerdi.Kendimize beğendiğimiz sözlerden kitap ayraçları yaptırdık.Ben ''Sonsuzluk'' anlamına gelen ''Eien'' ile ''Etkileyici,unutulmaz,hafızada yer eden '' anlamlarına gelen ''Kokoroninokoru'' yu seçtim.Yavaş yavaş takvim çekilişi zamanı yaklaşıyordu.Heyecan doruklardaydı.Çok takvim olmasından dolayı bize çıkacağını ümit ediyorduk.Nitekim öyle de oldu.Üçümüz arasından ilk benim adım okundu.İstediğim takvimi alabildim.Daha sonra sırasıyla arkadaşların adı okundu ama ikisi de istediğini alamadı.Hatta bir arkadaşın alacağı takvimi yaşlı bir amca hunharca gidip maket bıçağıyla ipini koparıp almış.Arkadaşımın yaşadığı hayal kırıklığını düşünün... Neyse diyerek kaldığımız yerden devam ettik.Çıkmadan origami satın aldık ve vedamızı edip yola çıktık.Bilin bakalım bu sefer radyoda ne çalmaya başladı ? ''Yolcu yolunda gerek '' :D İnanılmaz eğlenceli bir gün geçirdik.ÇÖMÜ Japon Dili ve Edebiyatı öğrencilerine teşekkür ederiz. 

Bu da feribottan çektiğim bir manzara
Efektsiz ;)


Tiyatrodaki fon müzik

9 Mayıs 2017 Salı

Kendimce Seans

Son bir haftam derin düşüncelerle geçti.O kadar derinleşti ki, her şey sonunda birbirine bağlandı ve ortaya kocaman bir anlamsızlık çıktı.Farkında olmadan yavaş yavaş yine o hallere gelmişim.Evet,hani şu her şeyi akışına bıraktım diyen ama içten içe hesaplar yapan halime.Olayları,durumları,beklentilerimi,kısacası kendime dair her şeyi tekrar gözden geçirdim.Aslında içimde yer edinen ama dillendiremediklerimi ortaya döktüm.Bir anda her şey güzel gidiyorken bir anda bozuluyordu ya da tam tersi.Sürekli böyle oldu ve ben iyice çıkmaza girdim.Ama bugün bir şeyi fark ettim.Olanlar ben izin verdiğim için oluyor.Oysa ben sınırlarımı belirlesem hiç böyle olmayacak.Sorunum bazı durumlarda sınır koyamamak.Çözüm ,şimdilik yok.Çünkü bir anda yapamayacağım.O kadar cesur değilim.Ya da sadece yapmak istemiyorum.O yüzden yine her şeyi akışına bırakmayı seçiyorum.İnanıyorum ki bu sefer daha iyi olacak.



Şu an Roy Clark'tan ''Yesterday when i was young '' çalıyor.Yıllar önce bir film izlemiştim,orada çalıyordu.Filmi komedi sanarak açmıştım ve ağır dram çıkmıştı.Ağlaya ağlaya helak olmuştum.Bu şarkı da o zamanlar hep dilimdeydi.Bugün bir anda geldi aklıma.Yıllar çok hızlı geçiyor.Bugün bu düşündüklerim acaba yıllar sonra ne halde olacaklar ?

4 Mayıs 2017 Perşembe

Ije Kıtnasso

'' 이제  끝났어, 이제 안녕 '' diye yazılan Korece bu kelimeler,
'' İje Kıtnasso,ije annyong''  diye okunuyor.
 Anlamı da '' Artık bitti,artık hoşça kal '' demek.
(İje,şimdi anlamında da kullanılıyor.)

İki yıl önce çok sık tekrarlıyordum bu cümleyi.Hatta Rurouni Kenshin'in bir çizimiyle o kadar uyumlu buluyordum ki.Cümleyi kurduğumda aklıma ilk o çizim geliyordu.Bugün yine geldi aklıma bu cümle.Alıp başını giden bir Rurouni Kenshin'le birlikte.O çizimin yerine kendimi koyarak ve cümleyi tekrarlayarak geçirdim son birkaç saatimi.Uzun zamandır kendimi hiç bu halde bulmamıştım.Aslında bu sefer hiç alıp başımı gitme isteği yok, aksine olduğum yerde durmak istiyorum.Dimdik bir şekilde durmak ve zamanı beklemek.O vakit geldiğinde zaten ben oyuncak gemimi denize salmış,kovboy şapkamı,kulaklığımı takmış ve sırt çantamı da almış olarak bir yerlere gider,her şeyi geride bırakırım.İşte o zaman geldiğinde son bir kez  haykırarak bu cümleyi söyleyeceğim ve alıp başımı gideceğim.


Yazmak gerçekten çok rahatlatıyor.Biraz kendime geldim.Şimdi kitabımı okuyup bitireyim.
Sen de sağol,abimin tabiriyle ''Ruroni Keyşın''  :)

Matt Elliot ve You Don't Love Me

Bugüne özel bir şarkı bırakmak istiyorum.
Bir arkadaşa önermiştim ama dinlemedi sanırım.Şaştım mı ? Hayır.Ama abime sırayla dinlettirdim şarkıları ve biz dertleşirken fonda çok iyi gittiler.Hatta ertesi gün tekrar konuşurken özellikle açmamı söyledi.''Cenaze müzikleri gibi'' dedi :D

Matt Elliot'un What's wrong, I would have woken you with this song ve  Failing song parçaları en beğendiklerim arasında.Paylaşacağım I only wanted to give you everything parçasını da çok seviyorum.''But you don't love me '' dediği yerlerde müzik insanı bir başka etkiliyor ve akabinde ''Sevdiler de ne oldu ? '' sorusu geliyor :) 



24 Nisan 2017 Pazartesi

Yeni Kararlar-Eski Kararlar

Geçen yıl sürekli yeni kararlar alıp sonra onları bozma dönemlerim oluyordu.Karar almak ayrı dert,bozmak ayrı dertti.Artık uğraşmıyorum öyle şeylerle.Ama yine de bazen ufacık bir şey kafamı kurcalamaya yetiyor
.İnstagram'da bir hesap takip ediyorum,güzel çizimleri var.Geçen bir paylaşımını gördüm ve geçen yılki halim geldi aklıma.Ahaha çok iyi düşünmüş ve çizmiş. :D


  !!!!!  ''samabadaofficial '' instagram sayfasından alıntıdır. !!!!!

Bir önceki yazıda dedim ya bu aralar anılarımı hatırlatıyor bazı şeyler diye.İşte bugün de benzer bir şey yaşadım.Bir an neye uğradığımı şaşırdım,çünkü o an beklemiyordum.Garip hissettim anlayacağın.Geçen yılki ruh halim olsa daha detaylı sorgulardım,şimdi ise dikkatimi çektiği halde görmezden geliyorum.Belki haksızlık yapıyorum ama aynı şeyleri tekrar tekrar düşünmek istemiyorum.Yeteri kadar düşünüp sonuca vardım.Gerisi teferruat.

23 Nisan 2017 Pazar

Sonsuza Dek Genç Kal

Bugün 23 Nisan,hep neşeyle doluyor insan.Tüm ulusumuza ve çocuklara kutlu olsun.Geleceğe her ne kadar karamsar baksam da Nazım Hikmet'in şiiriyle taçlandırmak istiyorum bu özel günü.Keşke şiirlerde yaşasak,şiir gibi yaşasak ...

Güzel günler göreceğiz çocuklar,
Güneşli günler göreceğiz
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
Işıklı maviliklere süreceğiz...



Dün seçmeli ders seçimini yaptım.Kütüphaneye gitmeye üşendim,evde yaptım ve hayatımda ilk kez istediğim dersleri seçemedim.Adli tıbbı çok istiyordum ama olmadı.Arkadaşım seçebildi,ben de boş zamanlarda o derslere girmeyi deneyeceğim.Hayatımda gördüğüm en kaliteli hocalar o bölümde. Hayata bakış açıları olsun, insan ilişkileri olsun gerçekten çok iyiler.Öve öve bitiremem o bölümü.Ah, nasıl seçemedim ... 
Son birkaç gündür Joan Baez fena halde takıldı dilime.Açıyorum şarkılarını sırayla.Cover yaptığı şarkıların orijinal hallerini sevemiyorum.Her şarkıyı ona yakıştırıyorum.Nasıl da güzel seslendiriyor,anlamlandırıyor.Yıllar önce Donna Donna ile keşfetmiştim onu.Sesine hayran kalmıştım.Dinledikçe dinliyordum.Ne günlerdi o günler ...
İki gündür Forever Young'ı onun sesinden dinliyorum.İki gündür aklım geçmişe gidiyor.Aslında hep geçmişi hatırlatacak şeyler yaşanıyor yoksa düşünmezdim.Mesela instagramda tanımadığım biri, iki yıl öncesine ait fotoğrafı beğeniyor ve ben o fotoğrafın bendeki anılarına sürükleniyorum.Kafamı kurcalayan sorularla baş başa kalıyorum yine.Ama uzun sürmez.Aklıma Yusuf Atılgan'ın bir sözü geldi : ''Gerçek olan bu içimdeki boşluk mu?Değil! Bir şey var ama eksile eksile var.'' 


21 Nisan 2017 Cuma

Güzel Gün

    Bugünkü sunum gayet başarılı geçti.Bazı yerlerde aynı kelimeleri tekrarladım bu yüzden içten içe kendime kızdım ama olsun.Sonuç iyiydi.Hocalar da konumuzla çok ilgilendiler ve gerekli işlemleri başlatmak amacıyla üst kuruluşlara bildirelim dediler.Güzel bir şey yaptık blog.Önümüzdeki birkaç yıl içinde muhtemelen hayata geçer ama biz çoktan mezun olmuş oluruz.Yine de geride böyle bir şey bırakmak çok gurur verici.''Bir Şey Yap Met'' oyununda iz bırakacak bir şeyler yapmak gerektiğini vurguluyordu.İşte o oyundan bu güzel mesajı alıp uyguladık bugün.Bir dönem düşünürdüm,kim için,ne için çabalayayım ki ? Ama pratikte öyle olmuyormuş,insan bir şeyler başardığında anlıyor bunu.Şimdi bu enerjiyle haftaya olan final sınavına odaklanayım.Yarın kütüphaneye gitmeyi düşünüyorum.Uzun zaman oldu orada çalışmayalı.Hem seçmeli ders seçimi yapmam gerekiyor.Nedense kütüphanenin internetiyle bağlanınca şansım yaver gidiyor ve istediğim dersleri seçebiliyorum.Bu sefer de şansım iyi gider umarım.
Bir şarkı bırakayım buraya,yokluğumda çalsın arka planda. :) 

Candy'nin bu melodisi beni benden alır.Özellikle mızıkanın başladığı kısım yok mu nasıl da içime işliyor.Giderayak duygulandım,iyi mi ? :)





 

Birkaç Ufak Mesele

      Yarın bir proje sunumum var.Poster şeklinde hazırladık arkadaşlarla.Bölümümüzle pek alakası yoktu ama hoca o konuyu verdi.Sonuç güzel de oldu.Bakalım sunum nasıl geçecek.Sorumlu olduğum kısma hala çalışmadım ama zaten her şeyine hakimim.O yüzden bu rahatlığım.Şimdi kısaca kuracağım cümleleri sıraya koyacağım.Yarın bir şekilde hallederim.Bu rahatlıkla geniş çaplı projelere falan katılsam iyi olur ama üşengeç bir insanım.Sırayla tüm aşamaları düşünüyorum ve anında vazgeçiyorum.Aslında başlayınca bir işe çok zevk alıyorum.İnsan kendini mutlu hissediyor.Yararlı bir şeyler yaptığını düşünerek tatmin oluyor.Kısacası başlangıç önemli,gerisi çorap söküğü gibi geliyor.   
      Geçenlerde bir kitap bitirmiştim.Hapishanede geçiyordu.Orada bir konudan bahsediyordu ve koskoca kitap bitti,benim aklımda o kaldı.''Bir insan acı çektiği yerden ayrılınca, ne kadar geride kalan arkadaşlarına,kurtulduğunda ziyarete geleceğini söylese de bir daha o yere uğramak istemez ve o insanlarla görüşmez.'' Buna benzer bir cümleydi.Şimdi bunu hapishaneye uyarlarsak çok haklı bir tespit ama benim kafama takılan bunu hayatın geneline de uyguluyor muyuz? Bir insan kötü zamanlarına denk gelen bir arkadaşlığı iyi zamanlarında da arıyor mu ? Mesela x şehrinde yaşıyorsun,sorunların var,seni dinleyen,rahatlatan insanlar var.Sonra y şehrine gidiyorsun bir süreliğine ve burada güzel vakitler geçiriyorsun ya da en azından bir sorunun olmuyor.O sürede ise x şehrindekileri düşünmüyorsun bile.Çünkü bir derdin yok,konuşmaya ihtiyacın yok.Aklımdaki senaryo bu tarza uygun şeylerdi.Düşündükçe biraz kötü oldum.Sonra çok saçma geldiğini anladım.Kişiden kişiye ve arkadaşlığın boyutuna göre değişebilir bu ama ben tabii yine tatmin olamadım.Bu akşam ev arkadaşlarıma anlattım mevzuyu.Biri örneğimi onayladı,öyle olur dedi.Diğeri de' o insanla sadece dertlerinden konuştuysa bu mümkün' dedi ama 'iyi kötü her şey üzerine konuşuyorlarsa böyle olmaz' dedi.Başka ikna edici şeyler de söyledi ama ben tezi çürütmek için ortaya başka başka şeyler attım.En sonunda da dedi ki :''Aradaki bağın güçlü olduğuna inanmak önemli.İnsan ona inanırsa böyle bir şey olmaz.'' dedi.O an bir rahatladım ki sormayın.Sonuçta inandığın sürece vardır bir şeyler.İnanmazsak yoktur.Hayat aslında çok basit de biz karmaşıklaştırıyoruz.
     Bir de son zamanlarda insanlarla tüm iletişimi yitirmiş gibi hissettim.Yani artık ne onların bana anlatacağı ne de benim onlara anlatabileceğim bir şeyler varmış gibi geliyordu.Muhabbet konuları sürekli bir tekrardan oluşuyor ve bundan artık o kadar sıkılmıştım ki kendimi bir süre o konular hakkında konuşmamaya zorladım.Bazen hep okuldan konuşuyorlar,bazen hep filmlerden,kitaplardan vb. Hiç mi başka konular yok ? Tamam içerik sürekli değişiyor ama başlık aynı.Aynı evin içinde uzun yıllar yaşayan insanları düşündüm.Onlar ne yapıyorlar,yıllar geçtikçe nasıl dayanıyorlar rutine? Bir anda kendimi telaşa verdim.Gelecek birkaç yıl gözümün önünden hızlıca geçti.''Ben daha şimdiden bu konuşmalardan bunalmışken aylar,yıllar geçecek ,ne yapacağım ?'' diye düşünerek hepten panikledim.Ama şimdi iyiyim.Mantığım tekrar girdi devreye.Her zaman yeni bir şeyler bulmaya çalışmak da yorar insanı.Alışık olduğumuz durumun verdiği bir rahatlık da mevcut.İnsan onu kaybedince anlar.O yüzden tekrar sohbet ortamına yelkenleri açıyorum. :) 




    

13 Nisan 2017 Perşembe

Bir Şey Yap

İki haftadır sürüp giden bir düzenin içindeyim.Okuldan gelince yemek hazırlana kadar film izliyorum.Yemekten sonra kitap okumaya başlıyorum.Çok güzel oluyormuş böyle.Bilseydim daha önceden yapardım.Hiç ders çalışmıyorum ama bu süre zarfında.Ama çok mutlu hissediyorum kendimi.Gerisi şimdilik boş düşünceler.Hem bu haftasonu eve gidip geldikten sonra başlayacağım çalışmalara.Geldi,çattı yine o lanet sınav dönemi.Neyse,neyse gerçekten boş verelim bu muhabbetleri yoksa içinden çıkamayacağım.
Dün akşam bir tiyatro oyununa gittim.Mükemmeldi.Başrolün oyunculuğunu ağzım açık izledim desem yeridir.Sanki aynı odanın içinde muhabbet ediyormuşuz gibi bir havası vardı.Yapmacık hareketlerden uzaklaşmış,iyice rolüne bürünmüştü.Bu arada amatör oyuncuların oynadığı bir oyundu.O yüzden bendeki etkisi daha da büyük oldu.Oyun da, Aziz Nesin'in ''Bir Şey Yap Met '' adlı oyunuydu.İzleyebilenler izlesin,okuyabilenler okusun ama bir şekilde bu oyuna ulaşın.Birçok konu hakkında konuşulması -üzerinde durduğum konular- ve bunları imgelerle yapması,insanı sorgulatması harikaydı.Gerçi ben o sorgulama aşamalarını geçeli çok oldu ama insan kendini,hayatı hep sorgulamalı.Bir kereyle iş bitmiyor.
Oyunda bazı cümleler vardı ki şaşırıp kaldım.Hani bir zamanlar diyordum ya ''İnsanı kendisinden başka kimse kurtaramaz.'' diye işte aynı cümle geçiyordu oyunda.Demek ki insanlar olarak belli bir şeyi aştıktan sonra birbirimize yaklaşıyoruz.
Oyunun sonunda gözlerim doldu.O nasıl bir oyunculuktu ? O nasıl bir sondu ? ...
Bir şeyler yapmalıyız.Kendimiz için,sevdiklerimiz için,herkes için.Öyle bir şeyler ki bizi yaşatmalı bu dünyada.Korkmadan,yılmadan,kendimize güvenerek güzel şeyler yapmalıyız.Bir şarkısında ne demiş Şebnem Ferah :'' Korkarak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredersin.''


Bu arada bugün canım Orhan Veli'min doğum günü :) En sevdiğim şiirin şairi.O yüzden bir şiirine yer vereyim bu yazıda.

          .....
          Biliyorum, kolay değil yaşamak;
          Ama işte
          Bir ölünün yatağı hala sıcak,
          Birinin saati işliyor kolunda.
          Yaşamak kolay değil ya kardeşler,
          Ölmek de değil;

          Kolay değil bu dünyadan ayrılmak ...

                                         Orhan Veli -Yaşamak (Bir kısmı)


30 Mart 2017 Perşembe

Deneyimler

Garip bir haldeyim yine blog.Ne zaman uzun konuşmaların içine girsem sonunda bu ruh haline bürünüyorum.Tam her şeyi rayına oturtmuşken başka bir şey hortluyor.Hani bir hikaye var ya,bir kızdan gül bahçesine girip en güzel gülü seçmesi istenir.Kız hep bir sonraki güle hayran kalır ve sonunda elleri bomboş kalır.O kız gibi hissediyorum kendimi.Hep bir sonrasını düşünüyorum hayatta.Ne gerek var,değil mi ? Aslında büyük ölçüde anı yaşayan bir insanım ama bazen bir düşünmeye başlayınca kötü oluyorum.Dün sabah okula giderken otobüste yaşlı bir amcanın yanına oturdum.Tam inmeme bir dakika kala önce öğrenci olup olmadığımı sordu.Sonra da direk şunları dedi :'' Hayata bir kere geliyorsun.'' Ne diyeceğimi bilemedim.O an neden bana öyle bir şey dedi anlam da veremedim ama duymam gerekenleri söyledi.Bir kere geliyoruz bu hayata.Bir daha yaşamayacağız.O yüzden neden düşünüyorum ki bir ileri aşamayı ? Kendimi güvene almak için mi ? Muhtemelen o yüzden.Daha az yıpranıp,daha az acı çekmek için ama değmez cidden.Yaşayıp görmek lazım.Yaşamak lazım.

Dün akşam üzeri arkadaşımla koşu yarışı yaptık.Öyle bir anda kararlaştırdık ve sahaya gittik.Yıllardır düzeli koşmuyordum.Yarışı ise en son ortaokul yıllarımda kısa mesafede yapmıştım.Bu sefer ki alan 400 metreydi.Ne çılgınlık...Gençlik işte,bir anda gaza geliyoruz.Neyse koşmaya başladık.Hızlı başladık.Bu yüzden de erkenden yorulduk.İlk 50 metrede ben öndeyken sonra arkadaşım önüme geçti.İkimiz de iyice yorulmuştuk.250. metrede ''Ben öldüm.'' dedim.Artık ya kenara bir yere atacaktım kendimi ya da zorlayıp bitirecektim yarışı.Neyse o sırada arkadaşım da yavaşladı.Aramızda iki adım mesafe kaldı.''Ya şimdi ya da hiçbir zaman Feta '' diyerek bir anda hızlandım.Son enerjimle koşmaya başladım ve galip geldim.Sonrasında ikimiz de bittik.Attık kendimizi yerlere.Nefesim sanki beni zehirliyordu.Bu deneyimden sonra ikimiz de bir daha böyle bir şey yapmaktan vazgeçtik.Yine de çok eğlendik.Dostluk kazandı :)

24 Mart 2017 Cuma

Bir Japon Şarkısı

Japonca bir şarkı var.Şarkının bir kısmında şöyle diyor :
  ''Beni yalnız hissettiren şey senin burada olmadığın gerçeği değil
   Beni yalnız hissettiren şey neden burada olmadığın hakkında düşünmek. ''

Bazen sebepler-sonuçlar birinin varlığı ya da yokluğuyla alakalı değildir.Bazen tek sebep bunun üzerine kafa yorup bir şeylere netlik getirme çabasıdır ve bu çaba esnasında karşılaşacağımız gerçekliklerdir.Öyle işte.

Yalnız ben bu aralar yine çok düşünmeye başladım :) Aklıma mukayyet olmalıyım.Neyse ki yarın doğayla baş başa kalacağım.Biraz kafamı dinler,rahatlarım.


19 Mart 2017 Pazar

İçinde Kalmasın

İnsanın hissiz kalması ne kadar acı bir şey değil mi ? Düşünsene,kızman gereken,sevinmen veya üzülmen gereken olaylara kayıtsız kaldığını.İnsan neden bu hale gelir ? İki teorim var.Aslında daha da çoğaltılabilir.İlki doğuştan gelen bir kayıtsızlık.ikincisi ise sürekli tepki gösterip gösterip hiçbir netice alamaması sonucu olan.İkincisinden bahsetmek istiyor canım.İnsan her şeye alışıyor zamanla.Önceleri çok tepki gösterdiği olaylara,durumlara kayıtsız kalmayı öğreniyor.Tabii ki canı her seferinde yanıyor ama artık isyan edecek gücü kalmadığı için boş veriyor.Zamanla mimiklerini de kaybediyor.Aynı durumlar karşısında boş vermişliğin yüz ifadesine bürünüyor .Yaşanan onca şeyin ardında kalan yüz ifadesi.İyi bir şey değil bu.Tamam,boş ver ama kızman gerektiği yerde kız.Duygularını es geçme,içine atma.Sal her şeyi,kurtul hepsinden.Ama yapamıyorsun değil mi ?İnsanları kırarım diye korkuyorsun değil mi ?İşte dostum,bu yüzden sen çok yaralar alacaksın.Hayat sana çok acımasız gelecek.Goethe'nin dediğini anlayacaksın :''Dünya hassas kalpler için cehennem gibidir.'' Ve zaman zaman küseceksin herkese ama geçmeyecek.İçinde hep bir şeyler kalacak.

16 Mart 2017 Perşembe

Kıyısından Tutunmak Yaşama,Bir Günbatımında

Bugün aklıma bir şiir düştü.Metin Altıok'a ait bir şiir.Meğer iki gün öncesi de doğum günüymüş.Güzel bir tesadüf oldu :)

                         
                              Sevgilim,
                             Bak geçip gidiyor zaman,
                             Aşındırarak bütün güzel duyguları,
                             Bir yarım umuttur elimizde kalan,
                             Göğüslemek için karanlık yarınları,
                             Bu kekre dünyada,
                             Yazık,geçit yok aşka,
                             Bir şey yok,
                             Paylaşacak,acıdan başka ...
                                                                      Metin Altıok

Nedense aklımda da ''Eklemedir Koca Konak'' türküsü var.



13 Mart 2017 Pazartesi

Gözlerin İstanbul,İstanbul Yüzün Bugün

Bu hafta sonu arkadaşlarla İstanbul'a gittik.Çoğu yeri gezdik.Ama şansımıza bazı yerler restorasyondaydı.Yıldız Sarayı mesela...Kısa bir şekilde gezimizi anlatayım.
Cumartesi günü Anadolu'dan Avrupa'ya geçtik.Arkadaşlardan birinin sınavı olduğu için öğlen saatlerini biraz geçtiğinde buluştuk.Biraz Taksim civarlarında yürüdükten sonra planımıza göre hareket etmeye başladık.Aşiyan Müzesi'ne doğru yol aldık.Tabii benim aklımda ''Aşiyan yollarından ses versem duyar mısın? '' diyerek Zeki Müren'in en sevdiğim şarkılarından biri var.Navigasyona göre hareket edince Boğaziçi Üniversitesi'nin önünde bulduk kendimizi.Görevliler bizi içeri almadı.Yıkıldım o an.O müzeyi görmem lazımdı.Neyse ki başka yol var mı diye sorunca tarif ettiler.Ama hava koşulları çok kötüleşmişti.Soğuktan tir tir titriyorduk.Zaten iki arkadaşımızın iyice hevesi kaçmıştı.Böyle böyle ilerlerken Aşiyan Müze'sine vardık.Ama müze kapanmıştı.Yarım saatle falan kaçırmıştık.Kaderimize razı olduk maalesef.Ardından Aşiyan Mezarlığı'na uğradık.Şairlerin mezarlarını ziyaret ettik.Bir zamanlar yaşayan bu insanların şimdi toprağın altında oluşuna insan hayret ediyor.Hayat işte...Oradan Ortaköy'e geçtik.Aslında Yıldız Sarayı'na da gidecektik ama müzenin kapanmış olduğunu gördükten sonra hiç yeltenmedik bile.Ortaköy'de bir mekana girip ısındık,karnımızı doyurduk.Oradan arkadaşımızın bizi çok götürmek istediği çikolatacıya gittik.Tatlılar yenildi,kahveler içildi.Daha sonra aramızdan birini,işleri dolayısıyla yolcu ettik.Geri kalanlar olarak biz de Moda Sahili'ne geçtik.Biraz orayı turladıktan sonra Kadıköy'ün sokaklarına attık kendimizi.Renkliydi,eğlenceliydi ama iyice üşümüştük ve yorulmuştuk.O yüzden biraz gezdikten sonra eve geldik.Pazar günü gidemediğimiz müzelere gitmeye karar verdik.Arkadaş biz
uyurken planlamaları yapmış.Sabah erken kalkıp çıktık yola.İlk hedef Aşiyan Müzesi'ydi.Bu sefer yolları dahi iyi bildiğimizden hiç dolanmadan,kısa sürede ulaştık.İçerisi,dışarısı mükemmeldi.O nasıl muhteşem bir evdir.Girişteki görevli de çok iyiydi.Bizimle çok ilgilendi.Zaten hava yağmurlu olduğundan kimsecikler yoktu müzede.Sesli rehber eşliğinde tüm odaları gezdik.Yatak odasının manzarasından İstanbul'a baktık.Hepimiz geçmişi gözümüzde canlandırmaya çalıştık.Her şeyiyle mükemmel bir evdi.Oradan Yıldız Sarayı'na gittik.Ama restorasyon çalışmaları var diye o kadar yol boşa gitmiş oldu.Söylene söylene indik aşağıya.Sırada Yerebatan Sarnıcı ile Topkapı Arkeoloji Müzesi vardı.Yerebatan Sarnıcı'nı gezdikten sonra saray kıyafetleriyle fotoğraflar çektirdik.Normalde hiç böyle şeylere para harcamazdık ama bir anda gaza geldik.Kendi aramızda çok eğlendik fotoğraf çekinirken ama müşteri memnuniyeti sıfırdı.Hemen Topkapı Arkeoloji Müzesi'ne geçtik.Ama oraya da giremedik.Bir başka gelişimize kaldı.Bilet saatimize daha birkaç saat olduğundan geri kalan vakti bir şeyler yiyerek,içerek geçirdik.Zaten son saatlere doğru hepimiz yorgunluktan bir an önce evlerimize dönmek istiyorduk.Yine de güzel bir hafta sonu oldu bizler için.Arada atladığım birçok şey var ama üşendim yazmaya :) 

Son olarak da kendimle alakalı bir şeylerden bahsedeyim.Eski yazılarımı okudum geçende.Nasıl da coşup taşan duygularım varmış.Şimdi nasıl da hepsi sönmüş.Bir defterime bir anda gelen duygu devinimlerimi yazıyordum.Git gide yazma sıklığım azalmış.Ayrıca yazdıklarım artık bir şey ifade etmeyen cümlelere dönüşmüş.Sanırım o defter kapandı.Ama yine de bitmesini bekleyeceğim.Belki yeni duygularla yeni heyecanlarla yeni bir deftere başlarım.Zaman gerçekten de silip süpürüyormuş çoğu şeyi...

26 Şubat 2017 Pazar

Boş Ver

Bir şeyler yazıp rahatlamam lazım.Sınav dönemim ve nedense bu döneme girince tüm kötü düşünceler gün yüzüne çıkıyor.Tamam,normalde de oluyor ama sınav dönemimdeki gibi yoğun bir biçimde olmuyor.Bugün bir an kendimi eski bir konu hakkında düşünürken buldum.Üstelik kendi çapımda beklentiye girmişim farkında olmadan.Hemen toparladım durumu.Yoksa aynı saçmalıklar devam edecekti.Ne gerek var,değil mi ?
 Kızdığım bir konu var son zamanlarda ama o konuyu da boş verdim.Bir keresinde boş vermedim ,sitemimi ettim ama sadece kendimi rahatlattım o çıkışla.Elde ettiğim bir sonuç olmadı.Bir keresinde de normal bir şekilde davrandım ve önemsenmedim.Şimdiyse uğraşmıyorum.Sürekli ''I don't care'' diyerek kendimi rahatlatmaya çalışıyorum.Geçen yıl o kadar düşünüp düşünüp vardığım sonuçlardan biri de değmiyorsa uğraşmamak oldu.Konu hiç fark etmiyor.İnsan ilişkileriymiş,okul meseleleriymiş,kişisel meselelermiş...Hepsi aynı.Çabana değmiyorsa bir şey demek ki bırakman gerekiyor.Çabalayıp mutlu olamıyorsan bırak.Yeni bir şeyler dene.Sonuna kadar tek bir şeyle kafayı bozmak niye? 
Küçükken dünyayı kurtarmak isterdim.Ülkeyi de değil dünyayı.Hedeflerim o derece büyüktü. :D Üzgün insan olmasın isterdim.İleride hepsini kurtaracağımı düşünürdüm.Sadece biraz büyümem gerekiyordu sonra herkes mutlu olacaktı.Sonuç, koca bir hayal kırıklığı.Yine de çabalıyorum ya,pes yani.Ne diyeyim kopamıyor insan küçüklük hayallerinden.O dünya kurtarılacak 😜


11 Şubat 2017 Cumartesi

Neden Gelmedin ?

Geçen hafta yağmurlu bir günde bisiklet turuna çıktım.Rüzgar yoktu ve yağmur yavaş yavaş yağıyordu.Geçtiğim yerlerden bir kez daha geçtim,oturduğum yerlere bir kez daha oturdum.Ama bu sefer farklı deneyimler,farklı hisler yaşadım.Bir eski ev daha keşfettim.Renk uyumu
mükemmeldi.Kapısına tıkladım,açan olmadı.Kimse yaşamıyordu o güzel evde.Yoluma devam ettim tekrar.Dönüşte bisikleti bırakacağım yere geldiğimde birini gördüm.Kim olduğunu bilmediğim ama uzun yıllardır tanıyormuşum hissi uyandıran biriydi.Bakışları o kadar tanıdıktı ki ne yapacağımı bilemedim ve sonunda ''Merhaba'' dedim.İçimden de ''Acaba tanıyor muyum?,Neden bana tanıdık gibi bakıyor?'' gibi sorular geçti.Mağlum tanıdığım insanları bazen tanıyamıyorum.Bir yıl aynı serviste olduğum kızı tanıyamamıştım geçen yıl.Neyse benden sonra o da merhaba dedi.Oranın çalışanı mıydı yoksa bisiklet tamiri için gelen biri miydi onu da bilmeme rağmen çıkarken ''Kolay gelsin.'' dedim.Bu süre zarfında hep benimle konuşmak için bekliyor gibiydi.Hani bir çocuğa sevdiği bir şeyi alırsın,bir an önce yemek için can atar ya işte öyle bir bekleyişti.Anlam veremedim cidden.Aklıma takıldı bu yüzden ama ne yapabilirim ki ? Bir anı olarak burada kalsın,unutmayayım diye yazıyorum.
Bir haftadır okul var.Mutluydum.Ama ülke gündeminde ne zaman kötü haberler görsem tüm neşem kaçıyor.Çok etkileniyorum artık.Elimden hiçbir şey gelmiyor.
Bugün kendi kendime öylesine düşünürken birden ''Neden gelmedin?''diye soru sordum.Öyle ortaya bir soruydu.Sonra ''Acaba böyle bir şarkı var mı?''diye araştırdım ve Jülide Özçelik'in şarkısını buldum.Gerçekten o kadar güzel ki.İnsana yarım kalmışlığı hatırlatıyor,sitem ettiriyor.



24 Ocak 2017 Salı

Oysa Ben

Bir şiir okudum geçende.Her okuduğumda farklı bir bölümünün etkisinde kalacağım muhtemelen.Ama geçen ki okuyuşumda bu bölüm bana hitap etti.İnsanlara anlatmaya çalışıp anlatamadığım veya onların anlamadığı mevzuyu çok güzel yazıya dökmüş Şükrü Erbaş...



Öyle büyük umutlarım olmadı benim,büyük düşlerim,
özlemlerim,büyük beklentilerim olmadı.
Koşullarım beni oluşturdu,ben acılarımı buldum.
Herkes gibi yaşasaydım eğer,yaşamı onlar gibi görebilseydim 
çarşılar yeterdi beni avutmaya.
Bir gömlek,bir ayakkabı,bir elbise;bir yemek lokantalarda;
televizyon,halı,masa ve daha nice eşya yeterdi yalnızlığımı örtmeye,
kendimi göstermeye,var olmaya,''dar çevre yitikleri''nde önem kazanmaya...

Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine,
yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim.
Öyle bir tüketmek ki,sonucu yepyeni bir ''ben''e ulaştırırdı beni,
kederli dalgınlığımdan her döndüğümde...
Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim
sessizce yapay yakınlıklarına insanların.
Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür Hanım ?

                               Şükrü Erbaş-Ömür Hanım'la Güz Konuşmaları    







                         
            
             

16 Ocak 2017 Pazartesi

80'ler Partimiz ve Matrix'li Rüya

Geçenlerde birgün doğum günümdü.Karışık duyguları yaşadım o gün.Gecesinde üzgündüm,sabahında bu devam etti,öğleye doğru umursamazlık baş gösterdi,akşamında ise utangaçlık ve mutluluk vardı.Ev arkadaşlarım müziği,dansı çok sevdiğimi ve özellikle eskilere çok ilgi gösterdiğimi bildiklerinden 80'lere uygun bir parti yapalım demişler.Ben odamda yüksek sesle müzik dinleyip hüzünlenirken ekibi sessizce eve toplamışlar.Bir ara içeriden sesli bir müzik geldiğini duydum.Anladım bir hazırlık olduğunu ama aklımda hiç böyle bir şey yoktu.Herkes bir pastayla çıkıp iyi ki doğdun dileklerinde bulunacaktı bana göre ve bu açıkçası o an pek de umurumda değildi.Ama işler öyle olmadı.Ben dışarı çıkmayınca onlar geldiler odama.O an öyle bir şok yaşadım ki.Kıyafetler,saç modelleri... Gözlerime inanamıyordum.Korkudan bir köşeye sindim.Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemiyordum.Zorla salona götürüldüm.Salonun her yeri süslü,hoparlör sistemi kurulmuş,tam bir parti ortamı.Arkadaşlar desen konsepte öylesine adapte olmuşlar ki sanırsınız zamanda yolculuk yaparak geçmişten gelmiş gibiler.Hemen odaya dönüp beni de o ortama uygun hale getirdiler ve parti başladı.Süperdi.Hayatımda yaşadığım en güzel doğum günü etkinliğiydi.Sanki bana ''Yeni yaşınla yeniden doğ. '' mesajını veriyor gibiydiler.Teşekkür ederim güzel insanlar :) 




Gelelim şimdi dün geceki rüyama.Film gibi bir rüyaydı.Rüyanın başında rüyaya dahil değildim.Sadece izleyiciydim.Birbirini seven bir kadın ve erkek vardı.Hayatın gerçekliğinin ya da olması gereken şeyin farkına varmışlar ve bu yüzden peşlerine birileri düşmüştü.Onları yok etmek istiyorlardı.Aynı Matrix filmindeki gibi geçitler mevcuttu.İkisi birden o geçitlere doğru koşarken bir şey oluyordu ve kadın geçite giriyor ama adam giremiyordu.Kadın tamamen başka bir yerde buluyordu kendini.O sırada rüyaya ben de dahil oluyordum.Kadınla birlikte bir sürü planlar yapıp insanları uyarmaya çalışıyorduk.Sürekli birleriyle savaş halindeydik.Kaçıyorduk,saklanıyorduk,saçma sapan yiyecekler yiyorduk ama pes etmiyorduk.Başımızdan o kadar çok olay geçti ki yazsam roman olur.Neyse bir ara ben iyice yorgun düşüyorum.Bizim okulun yemekhanesindeyiz o sırada ve insanlara bakıp kadına diyorum ki :''İnsanlar böyle hiçbir şeyden haberleri yokken çok daha mutlular.Biz onları bilgilendirirsek mutluluklarını ellerinden alır mıyız? ''.Sonra sessizlik oluyor.Derken masaların birinin ardından biri saldırıya geçiyor.Ama bu sefer ki son saldırıymış.Ya biz kazanacağız ya da onlar.Her tarafımızı silahlı insanlar sarıyor.Bir geçit bulup bu sefer kadının geldiği yere gidiyoruz ama orası da hep böyle insanlarla dolu.Bize saldıranlar da peşimizden geliyorlar.Bir yolun başını ve sonunu tutmuşlar.Ortada kalıyoruz.Ben bir başa, yanımdaki kadın diğer başa gidip kendimizi savunmaya başlıyoruz.O sırada bir evin penceresinden bir erkek ile kadın bakıyor.Bizi kurtarmak istiyorlar.Ellerinde bir yiyecek kutusu var.İçinden küçük küçük pişmaniye gibi şeyler çıkarıp o insanlara atıyorlar.Kapış kapış alıyorlar.Bizi hepten unutuyorlar.Ve o an penceredeki o adamın yanımdaki kadının sevdiği adam olduğunu görüyorum.Ama kadın benden çok uzakta.Adıyla ilk kez sesleniyorum.Bağırıyorum.''O burada.''diyorum.İkisinin adını da bağırarak söylüyorum.Kadın beni duymuyor.Hıçkıra hıçkıra ağlayarak adamın adını söylemeye çalışıyorum.Kadın beni hiç ama hiç duymuyor.Bakıyor uzaktan bana ama yanıma gelmiyor.Öyle çaresizlik içinde uyandım.Kötü insanları kısmen yendik ama kadın ile adamı kavuşturamadım :(  







8 Ocak 2017 Pazar

Karlı Soğuk Bir Günün Filmi

Dün akşam arkadaşımla La La Land'e gittik.Bu soğuk kış gününde çok iyi geldi.Ryan Gosling'in ilk yarıdaki repliklerine bayıldık.Aşkın evreleri,insana yerçekimi gücünü unutturup insanı havalara uçurma gücünü,müzik,dans ve sinemanın ahengini,hayaller için çabalamayı ve seçimine göre sonunun değişeceğini izledik.Ryan Gosling'in piyanoda çaldığı parçayla etkilendik.Arkadaşımda da bende de ağlama isteği uyandırdı.Zaten filmin sonunda bıraktım gözyaşlarımı,rahatladım.İkinci yarı beni pek tatmin edemese de ilk yarı ve sonuyla etkilendiğim filmler arasına girdi.Müzikleri zaten süperdi.İzlemenizi tavsiye ederim ;)


7 Ocak 2017 Cumartesi

Rod Stewart ve I Don't Want To Talk About It

Geçen Bonnie Tyler'ın It's a Heartache şarkısını açtım.Zaten yaklaşık üç aydır iki-üç günde bir dinliyorum.Yorumları da okudum bu sefer.Rod Stewart'ın da bu şarkıyı söylediğini gördüm.Hemen onun sesinden  de dinledim ve beğendim.Ama benim için Bonnie daha öncelikli.O yüzden Rod'un başka şarkılarına odaklandım ve bir şarkısına takıldım kaldım.''I don't want to talk about it how you broke my heart '' diyor nakaratta.Amy Belle ile olan düet versiyonunu daha çok sevdim.Arada farklı bir ses tonu girmesi ve şarkıyı hafiften yavaşlatması hoşuma gitti.Bir de o kısmı Rod söyleyince pek duygulanamadım ama Amy söyleyince eriyip bittim.Kırılmış bir kalbin kırıntılarını taşıyormuş gibi söylüyor.Heyecandan sesi titriyor gibi bazı yerlerde ama olsun,ben o kısımları bile beğendim.Benim için önemli olan beni nasıl etkilediği.''It's a heartache'' şarkısına arkadaş oldu diyebilirim artık bu şarkı için.




2 Ocak 2017 Pazartesi

Hadi Bakalım

Programımı hazırladım ve düzgün bir şekilde ders çalışmaya başladım.Büyük bir sınavım var seneye.Uzun zamandır kapasitemi zorlamıyordum.En az çaba ile işlerimi hallediyordum ama artık biraz zorlamanın vakti geldi.Nöronlarımın üzerindeki tozu bir üfleyeyim,canlansınlar :) Hem kendimi bu programın akışına uydurursam fazla düşüncelere de dalmam.Çok düşünmek iyi gelmiyor bana.Bu zamana kadar çoğu şeyi fazla uğraşmadan başardım.Olmayacak şeylerden hep kaçtım.Böylelikle kafam hep rahat oldu.Ama son birkaç yıldır bazı şeylerde çok uğraştım.Olmadı.Her seferinde farklı bir düşünce karşıma çıktı.Olmadı yani.Artık gerçekten bir şey yapamam kabullenmekten başka.Hayat bir şekilde akıp gidiyor.Ülke adına gelecekten pek bir beklentim kalmasa da kendim için çabalamak zorundayım.Kendimi düşünüp bir şeyler yapmalıyım. 

Bu da bu aralar sürekli dinlediğim şarkı 


Siz hiç eksilmediniz mi? Biz çok eksildik...

Korkma yanımda kal şarkılar gibi
Madem yalnız değiliz bize bir şey olmaz...