Candy

Candy

31 Aralık 2015 Perşembe

ELVEDA SANA ...

Merhaba :)
Yılın değerlendirmesini yapmaya geldim.Nedense böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorum.Çünkü yeni yıla yeni başlangıçlarla girmek istiyorum.
2015 gerçekten benim için çok sancılı bir yıl oldu.Ömrümden ömür aldı.Yaşlandığımı hissettim bu genç yaşta.İlk iki ayı güzeldi.Güzeldi derken diğer aylara kıyasla diyeyim.Çünkü o sıralarda da çok çelişkiler yaşadım.Bazı konular hakkında çok düşündüm.Çıkmazlara düştüm.Bir yanım bazı şeyleri kabullenirken diğer yanım reddediyordu.Ama dediğim gibi diğer aylara kıyasla daha normaldi.Şubat'ın sonlarına doğru güzeldi.Sonra Mart geldi.Mart'ın sonlarında darbeler aldım,darbeler attım.Hayatımda bir dönüm noktası olmuştur belki,bilmiyorum.İleride belli olacak.Nisan çok karışıktı.Çok ağlattı.Geziye çıktım Nisan'da.Yıllardır görmediğim arkadaşımla buluştum.Kafamı dağıttım biraz.Uzaklaştım kısa süreliğine yaşanmışlıklardan.Ama yolculuk boyunca çok düşündüm.Çok sorguladım hayatı.Mayıs'ta da değişen pek bir şey olmadı.Aaa arada tabii güzel gelişmeler yaşadım.Okul hayatımda başarılarım baltalanmadı en azından.Bir de bir topluluğa üye olmuştum.O topluluk sayesinde birçok insanla tanıştım.Çocuklarla vakit geçirdik.Hatta bir tiyatro oyununu yönetip oyunun baş rolünde oynadım.Tabii arkadaşlar olmasa böyle güzel bir oyunu gerçekleştiremezdik.Provalar iki günde,dekor da son gün oyundan birkaç saat önce yapıldı.Her şeye rağmen yetiştirdik ve çok eğlenceli bir gün oldu.Yine Mayıs ayında halkı bilinçlendirmek için bu toplulukla birlikte işlek bir caddede hipertansiyon taramaları yaptık.Yani her şey her zaman kötü gitmedi.İyi,güzel olaylar da oldu.Arkadaşlarımla da eğlenceli vakitler geçirdim.Hatta Mayıs'ın sonlarında 10 yıllık hayalimi gerçekleştirdim.Cesaret edemiyordum ama o kadar bekleyişin sonunda kavuşmam gerekiyordu.Ve birgün rüyama girdi o hayalim.Ertesi gün her şeyi göze alıp yıllardır beklettiğim o hayali gerçek yaptım.Gerçekten o gün çok ama çok mutluydum.Sonra yaz tatili geldi.İlk zamanlar ev arayışı ile geçtiğinden yine zorlandım.Ama başarılı bir şekilde o işi de hallettim.Tabii yazın aynı vakitlerinde önceden olan birtakım tatsız olaylar yine tekrarlandı.Cidden şimdi düşününce ne kadar tatsızlıklar olmuş bu yıl.İyi dayanmışım.Güçlü bir insanmışım demek ki.Neyse devam edelim.Temmuz-Ağustos genel olarak iyiydi.Zaten Ağustos'un sonunda okulum açılınca tamamen kendime geldim diyebilirim.Tatil sıkıcı olabiliyor çünkü.Ağustos sonlarından Eylül'ün ortalarına kadar farklı deneyimler yaşadım.Önceden hiç yaşamadığım şeylerdi.Güzeldi.Çok eğlendim.Ve sonrası bir daha hiç tatmak istemeyeceğim duygu selleri ... Ekim-Kasım daha doğrusu Sonbahar,o hüznü ilk kez yaşadım.Neden şarkılarda Sonbahar'ın bu kadar çok anıldığını anladım.Şimdi Aralıktayız.Her şey olması gerektiği yerde.Bu ay her şey yenilenerek düzeldi.Bu ay herkes yenilendi.Ve şimdi 2016'ya yenilenmiş olarak gireceğim.Plan yapmak istemiyorum.Akışına bırakıp gözlem yapmak istiyorum.Kendimi dinlemek istiyorum.Bu yıl güzel geçecek,hissediyorum.Bu yıl kendimi bulacağım.Herkesin mutlu olması dileğiyle ... 

26 Kasım 2015 Perşembe

Ay'ımdır Hep Tutulurum,Nice Işıkla Korunurum

Feta'nın Objektifinden
( Ortadaki turuncu yalnız ışığı kendime atfediyorum. :P )






 O vakit,sadece gözlerim ağlamıştı.
  Bu gece gönlüm ağlıyor ...

                  Reşat Nuri Güntekin










Hüzün kovan kuşu gelmiş
Gecenin yanağına konuvermiş
Ay tenli aşık
Şarkıma karşılık vermiş 


21 Kasım 2015 Cumartesi

Bir Yaz Anısı - Ateş Böcekleri -

Ateş böcekleri ile dansım çok küçükken muhtemelen 6-7 yaşlarımda bir yaz babaannemlere gittiğimizde başlamıştı.Babaannemlerin köyünde elektrik sorunu vardı.Sürekli kesilir,her taraf karanlığa gömülürdü.Yine böyle bir akşamdı.Birden her taraf karanlık olmuştu.Büyükler bahçeye çıkmış sohbet ediyorlardı.Yanlarına gidip onları dinlemeye başlamışken birden gözüme karanlığı aydınlatan ufak şeyler takıldı.Üstelik hareket ediyorlardı.Hayatımda ilk defa böyle bir şey görüyordum.Çok şaşırmıştım.Adının ateş böceği olduğunu söylemişlerdi.Yakalamak için kovalamaya başlamıştım ama başaramamıştım.Bunun üzerine ben de onları izleyerek hayal dünyamda yolculuğa çıkmıştım.
Bir sonraki yaz yine babaannemlere gittiğimizde aynı şekilde ortaya çıkmıştı bu ışık saçan harika canlılar.Tabii o yıl ben ''Kovaladıkça kaçan ateş böceği misin ? '' şarkısını da öğrenmiştim.Böcekleri gördüğüm her vakit hemen şarkıyı söylemeye başlıyordum.Çok eğleniyordum onları izlerken.Yine bir gün her taraf karanlığa gömüldüğünde pencereden dışarıyı seyrediyordum.Küçük yaşımın verdiği sınırsız hayal gücüyle değişik şeyler üretip duruyordum.Birden karşı komşu amcayı karanlıkta bahçesinde gezerken gördüm.Ateş böcekleri her yerde olduğu için ve de gözlerim karanlığa iyice alıştığından amcanın her hareketini seçebiliyordum.Elleri arkasında bir ileri bir geri dolaşıyordu.O an kendimi o kadar üzgün hissetmiştim ki anlatamam.Çünkü eşinin yakın bir zamanda vefat ettiğini yakınlardan duymuştum.Amcaya dair başka hiçbir şey bilmiyordum.Saatlerce o amcayı izleyip hayatına dair kurgular üretmiştim ama sonu hep acıklı oluyordu.Hatta Yeşilçam'ın Son Hıçkırık filmindeki bir sahneyi hatırlatmıştı bu bahçede yürüyüş bana.Bir ara istem dışı gözlerimden yaşlar akmaya başladı.Çok etkilenmiştim hem amcanın durumundan hem kendi kurgularımdan.''Bundan sonra hep yalnız mı olacak,hep böyle karanlıkta tek başına mı gezecek?'' diye onu düşünüyor ve üzülüyordum.Bunu takip eden her karanlık gecede ben o amcayı izledim ve o her karanlık gecede eli arkasında bir ileri bir geri dolaşıp durdu.Aradan bir yıl geçti.Amcanın öldüğünü söylediler...Bahçesi ıssızlaştı.Bir süre sonra ateş böcekleri de kayboldu,önce o amcanın bahçesinden sonra tüm köyden...

Ateş böcekleri ... 

10 Kasım 2015 Salı

Anladım

Çok ihmal ettim burayı ... Hep gelip bir şeyler yazmak istiyorum ama bir türlü fırsat bulamıyorum.Tabii ben yine yazıyorum içimdekileri  defterime ama buranın yeri ayrı.
Son zamanlarda  yeni bir yol çizdim kendime.Aslında şöyle söyleyeyim.Önceden çizdiğim ama yürüyemediğim yola adımımı attım.Bu sefer hemencecik vazgeçmeyeceğim.Biliyorum kendimi.Karar verene kadar o kadar düşünürüm,kendime nasıl sözler veririm.Hatta kararımı da uygulamaya geçerim ama bir süre sonra bir balon gibi sönerim.Bu huyumdan çok muzdaribim.Ama yok bu sefer gerçekten bir şeyler hedefledim.Sonuna kadar gitmeliyim.Arada bir duraklamalar olacak,farkındayım.Yine de devam etmeliyim.Hayatımı nasıl yaşarsam mutlu olurum sorusunun cevabını arıyorum çünkü.Takdir edersiniz ki ümitsizliğe de kapılıp gidiyorum.Yapmak istediğim çok şey var.Bunun için önceliklerimi de biraz belirledim.Ama yine de karamsar bir ruh halinden kurtulamıyorum :(
Yoluma paralel bir yol daha var aslında.Ama o yola geçişim için biraz zaman var.O yola girmeyi denedim ama başarılı olamadım.O yüzden diğer yolda ilerleyip sonradan yan yola geçiş yapacağım ve bu sefer başaracağım. ;)



" Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,
         Kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
         Kendi yolumu çizdiğimde anladım.
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat,okuyarak,dinleyerek değil.
         Bildiklerini bana neden anlatmadığını anladım. "

                                                  Can Yücel -Anladım




19 Eylül 2015 Cumartesi

Başka Türlü Bir Şey Benim İstediğim

     
  DEĞİŞİK
Başka bir türlü bir şey benim istediğim,
  Ne ağaca benzer ne de buluta benzer;
      Burası gibi değil gideceğim memleket,
         Denizi ayrı deniz,
              Havası ayrı hava 

Bir başka yolculuk dalından düşmek yere

   Yaşadığından uzun


Bir tatlı yolculuk dalından inmek yere

   Ağacın yüksekliğince
      Dalın yüksekliğince rüzgarda
           Ve bir yeni ömür
              Vardığın çimen yeşilliğince 

Nerde gördüklerim

   Nerde o beklediğim
      Rengi başka 
         Tadı başka ....

                                      Can Yücel


                   

Zaman Nefes Almakla Geçen Günler Değil

Merhabalar ...
Önceki yazımda fotoğraflar paylaşacağım demiştim ama vazgeçtim.Çünkü fotoğrafını paylaşacağım canlılar artık yaşamıyor.Evimin balkonunda iki güvercin yumurtasıydılar ilk başta.Sonra birgün yumurtadan çıktılar.Gün geçtikçe büyümeye başladılar.Renkleri önce pembeydi sonra git gide kanatları çıkmaya başladı ve renkleri sarı-siyah oldu.Yaklaşık 15 günlükken birer gün arayla öldüler.Uçtukları anı göremedim maalesef...
Son zamanlarda çok şey oldu.Her açıdan çok şey ... Birçok şeyin de farkına vardım.Bazı şeylerin hayatımda olması yeterliymiş onu anladım.Hayatımda ne şekilde yer edindiklerinin de bir önemi yokmuş.Sadece olsunlar yeter.
Son zamanlarda diğer insanlar gibi olmadığımı da anladım.Genele uymadığımı da ... Aslında bunun hep farkındaydım ama sanırım kendime itiraf etmekte geciktim.Çoğunluğun istediği şeylerin bana hitap etmediğini düşünüyorum.İnsanların küçüklükten beri bir amaçları vardır.Benim de var hep amaçlarım ama öyle değil işte.Nasıl anlatsam onu da bilemiyorum.Çok garip...Hani bazen bir düşünce geliyor herkes gibi olmak istiyorum.Ama öyle yapamayacağımı düşünüyorum.Ve ben bu yüzden hep çıkmazlar,hep kararsızlıklar yaşıyorum.Sanırım biraz daha olgunlaşmam gerekiyor.Biraz daha büyümeliyim.Ama işte ben olgunlaşırken yine bir sürü değişiklikler olacak ve o değişimlere yetişebilecek miyim,o değişimlere ayak uydurabilecek miyim ? Bilmiyorum hiçbir şeyi ... Bilmemek ... Bilememek ... Bu mantıklı mı peki ? Ne olacağını bilemem tabii ama ne olabileceğini öngörebilirim yaptıklarımla.Düşüncelere boğularak bir şeyleri kaçırmaktan korkuyorum.Ama içimde güzel hisler var,güzel şeyler olacak ;) Umarım bu sefer düzgün karşılayabilirim olacak şeyleri ...



3 Eylül 2015 Perşembe

Hımmmm

Uzun zaman oldu buraya bir şeyler yazmayalı.Geçen zaman hakkında kısacık bir bilgilendirme vereyim.İki hafta önce okulum açıldı :P Arkadaşlarımın çoğu karalar bağlarken ben çok sevindim açıkçası erkenden açılmasına.Yeni evime taşındım.Annem,babam çok beğendi evimi hehe tabii bende iyi bir iş yapmanın sevinci :D Dersler bu aralar yoğun değil ama okulda boş boş bekletiyorlar.Bu biraz sıkıcı açıkçası ama kitap okuma fırsatım oluyor bol bol.Bu yönden iyi.İşte günlerim son zamanlarda böyle geçiyor.İnternetim olmadığı için de buralara pek uğrayamıyorum maalesef.Ama yakında bir fotoğraf serisiyle uğrayacağım,beklemede kalın ;)
Aslında 5 dakika öncesine kadar buraya karamsar bir yazı yazma havasındaydım.Ama elim klavyeye gidince içim el vermedi kötü şeyler yazmaya.Unutalım kötüleri,kötülükleri ...



        Kadının sesi çok hoşuma gidiyor nedense :) Aslında önceden takmıştım bu şarkıya ama bu aralar yine dilimde :) İyi dinlemeler ^^                      

18 Ağustos 2015 Salı

Feta İsyanlarda ...

Arkadaş ne boş insanlar var ülkemde.Saatlerdir okuyup okuyup gülüyorum paylaşılan bir yazının altındaki yorumlara.Ağlamam gerek aslında ama bu hale getirdiler beni-bizi.Akılsızlıklarına mı yanayım ? Biri bir laf atar diğeri ona trollük yapar ona mı yanayım ? Cidden bu kadar boş mu kafalarınız ? Niye ülkemde herkes birbirine bir şeyler ispatlama adına uğraşıyor ? Kimin neler çevirdiğini nereden bileceksiniz de bu kadar emin konuşabiliyorsunuz ? Hayır bir de öyle bir savunmalar oluyor ki şaşıyorum..Bir kere oturup düşündü mü acaba böyle davrananlar ? ''Ya nasıl bu kadar emin olabiliyorum da savunuyorum'' diye ... İnsan bazen kendinden bile şüphe ediyor be.Onu ya da bunu körü körüne savunanlar neyin kafasında ? Yeri geldiğinde kendi çocuklarınızı savunmazsınız ama maşallah elaleme gelince olay herkes avukat kesilir başımıza.Acıyorum ... 

16 Ağustos 2015 Pazar

Sahil Sakin ve Sessiz ...


Bugün bir durgunluk var üzerimde.Tarihe bakıyorum evet günlerden pazar.Normal yani böyle hissetmem.Cumartesilerim neşeli,pazarlarım da hüzünlü geçiyor son yıllarda nedendir bilinmez.Okul olmayınca günlerin ne olduğuna da bakmıyor insan.Ama pazar kendini hissettiriyor,sağ olsun.
Bugün bir şarkı keşfettim.Dinledikçe dinledim.Aynı zamanda oturduğum yerden duvardaki küçüklük fotoğraflarıma baktım,anılara daldım.Bir fotoğrafım şarkıyla çok uyumluydu.O zamanı düşündüm tekrar.Sonra aynı yerde(sahilde) geçen başka zamanları.Arkadaşlarıyla pikniğe giden Feta,top oynayan Feta,şapkasını takmış, kumlara oturmuş, güneşin batışını izleyen Feta ... Kısacası küçük Feta'yı düşündüm.Birden o sahilin geçen yılki görüntüsü geldi aklıma.Sinirlendim,üzüldüm.İnsan bıraktığı her şeyi yine eskisi gibi bulmak istiyor ama yıllara yenik düşüyor maalesef.Neyse dedim belki daha da bozmamışlardır diyerek yeni fotoğraflarına baktım.Bakmaz olaydım.Sanırım o kumsaldan benim hatırladığım pek bir şey kalmayacak bu gidişle...İsyan ettim kendi çapımda.Üzgünüm şimdi.Bazı şeyler değişsin istemiyorum.Sevdiğim,huzur bulduğum,gitmesem de görmesem de hissettiğim şeylerin değişmesini istemiyorum.Öyle işte, bir şarkıdan buralara kadar geldim.
Sonrasında Instagram'dan fotoğraflara baktım.Birden tüm insanlardan tiksinme geldi.''İnsanları sevemem '' dedim kendime.Sevmek ... Bunu da binlerce kez düşünmüşümdür ama bugünkü gibi hiçbir zaman hissetmemiştim.Korkmadım değil.'' İnsanlığımı mı kaybettim acaba ? '' diye kendimi sorguladım.Ama böyle hissetmeme neden olan şeydi insanlar.O yüzden kendimi çok da suçlu hissetmedim.Zaten bu hisler de kısa sürdü.Yerini ''Sevgi ne ? '' sorusuna bıraktı ya da aşk falan işte.Sevgiden girince aşk da bir yerde işin içine giriyor düşüncelerimde.Düşündüm ki iki insan birbirini her türlü benimsemek zorunda mı ? Sonuçta bana uyan karşı tarafa uymazsa veya tam tersi bir durumda katlanmak zorunda mıyım o insana ? Bir tarafım'' Eğer seviyorsan her şeyiyle kabul etmelisin ''diyor ama diğer tarafım'' Neden böyle bir şey yapasın ki ? Hayata bir kere geliyorsun.Bir insana her türlü katlanmak zorunda değilsin'' diyor.Ama şöyle bir şey de var kimse mükemmel değil.Öyle ama herkes kendini mükemmelmiş gibi göstermeye çalıştığı için bu karışıklık var zaten.Tanıdığını sandığın kişiyi aslında hiç tanıyamadığını, ona tüm duygularını verdiğinde anlıyorsun çoğu zaman.Oysa iyi,kötü,çirkin hallerini hiç saklamasalar, sevgi daha gerçek olur.Çünkü her halini bilip de seversen bir insanı, bir hatasında ya da sana uymayan bir durumda onu terk etmeyi düşünmezsin.Bilirsin çünkü sen onu öyle sevmişsindir.Hem yukarıda dediğim gibi hayata bir kere geliyorsak eğer bir insanı sevmeyi göze alabilmeliyiz.Katlanamam ben deyip kaçmak olmaz.Tabii burada kötü şeyleri kastetmiyorum.Eğer bize zararı dokunacak davranışlar veya benzer durumlarda onun adı artık sevgi olmaz saplantı olur.Bırakmayı da bilmeli insan.Çünkü kimse bizden değerli değil.Özetle sev,sevil,neşelen :) 

14 Ağustos 2015 Cuma

Ben Dünyadan Bihaber Bir Çocuğum ;)





Öyle dalmışım ki bu akşamüstü,
Komşu arsadır gözümde gökyüzü.
Ben dünyadan bihaber bir çocuğum,
Kayıp zıpzıplarımı arıyorum.
Koşun çocuklar, koşun komşu kızlar,
Avuçlarıma sığmıyor yıldızlar ...

                                              Cahit Sıtkı Tarancı

9 Ağustos 2015 Pazar

Wedding Cake ^^



Scenery of Riding Bicycle - Wedding Cake


Şarkıyı maalesef başka sitelerde göstermiyor.
O yüzden Youtube'da izle derseniz süper olur :)

İyi dinlemeler ^^
Şarkının en orijinal hali Connie Francis'e aittir.1966 yılında Connie Francis'in söylediği şarkıyı ,Twin Folio isimli Kore folk müziği grubu,1969 yılında Korece sözlerle yeniden yazmıştır.
Şarkı Scenery of Riding Bicycle grubu ile günümüze uyarlanmıştır.

Çevirisi 

Düğün Pastası 

Şimdi derin ve sessiz gecede pencerelere vuran ses
Uyku tutmaz,uyandım ve pencereleri açıp aşağıya baktım
Hiç kimse orada değildi ama ortada yalnız kalan düğün pastası
Kim bıraktı biliyorum : Benim geçmiş hüzünlü aşkım...

Bu gece geçerken ben istemediğim birine gidiyorum
Gözyaşlarım dökülüyor,birine gidiyorum ama o sen değilsin
Bu gece geçerken ben sevmediğim birine gidiyorum
Son kez sadece bu seferlik bana yüzünü göster aşkım 

Güle güle aşkım,Beni lütfen hatırla *2

Acıyan kalbim,kalpsiz şafak çanının uzaktaki sesini önemsemiyor
Güle güle aşkım ,Beni lütfen hatırla
Hayal kırıklığı içinde,özlediğim yüzünü görmek umuduyla pencereden baktım
Güle güle aşkım,Beni lütfen hatırla
Çoktan kaybolmuş yüzün hiçbir yerde bulunamadı
Güle güle aşkım ,Beni lütfen hatırla
Orada kalan düğün pastası bakıyor,gözyaşlarım durmadan akıyor
*2
Hoşça kal ...
Güle güle aşkım,beni lütfen hatırla ...

Hoşça kal ~~ 

                                                 Çeviri : Feta 

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Kedicik ...





Seni diye tuttum kedimi, dizlerime yatırdım
Seve seve tüylerini uykulara götürdüm
Çekmecemde resmin vardı, baka baka bitirdim
Gözlerimle sana güller, papatyalar getirdim...

        




Ezginin Günlüğü - Yan Kalbim



31 Temmuz 2015 Cuma

Kısa Kes :D

Şu hayatta oldum olası özet çıkarmayı,bir şeyleri özet geçmeyi hiç sevemedim.Ben ayrıntıların insanıyım.O yüzden çok zorlanırım bir şeyleri anlatırken.Aslında hitap edeceğim kişinin-kişilerin sıkılacağını düşünürüm,budur tek endişem.Ama çok hoşuma giden bir şeyse hiçbir şeyi,hiç kimseyi düşünmeden, bıkmadan ,usanmadan,en ince ayrıntısına kadar anlatabilirim.Özet geçince,bir yerler illa ki atlanıyor,bütünlük bozuluyor.Ne gerek var ? :)
İşte bu özelliğimi tam olarak 8 yaşımda keşfettim öğretmenimizin verdiği bir ödevle ... 
Herkes sınıfın kitaplığından bir kitap seçip okuyacak ve sınıfa anlatacaktı.Aldım kitabı,başladım okumaya.Ama nasıl okumak....Kitapla bütünleştim resmen.İçinde çizimleri olduğu için karakterleri gözümde canlandırma işi de kolaylaşmıştı.Okurken hop oturup hop kalkıyordum.Bir sonraki olayı sabırsızlıkla bekliyordum.Nihayet kitap bitmişti ama bende bıraktığı etki çok büyüktü.Hemen sınıfta anlatmak istiyordum.Ödev günü geldi çattı,öğretmenimiz o mükemmel soruyu sordu : '' İlk kim anlatmak ister ? '' :D Ben hemen atladım,'' Örrtmenim (o zamanlar öyle diyordum ) ben ,ben  '' :D Çıktım tahtaya,anlatıyorum kitabı.Anlatmak ne kelime her satırını tek tek söylüyorum.Tabii kitabı okurken içimde oluşan o coşkuyla.Bir ders boyunca ben kitabı anlattım.Büyük bir zafer kazanmış gibi hissediyordum
kendimi.Yüz kere bin kere daha anlat deseler anlatırdım aralıksız(demediler tabii :p ).Artık kitabı, kitaplığa geri koymanın vakti gelmişti ama elim hiç gitmiyordu.İşte o zaman öğretmenim kitabı bana verdi :D Yıllardır saklıyorum ve her yıl birkaç kere okuyorum bu kitabı,Klodin'in Serüvenleri'ni ... Okurken yıllar öncesine gidiyorum her seferinde biraz daha değişmiş olarak ... 


Gül çizimi öğretmenime ait :) 

Bu olaydan sonra baktım ki cidden özet hiç bana göre değil.Rüyalarım bile ayrıntı dolu.Hal böyle olunca anlatacağım bir şeyi kitleye göre ayarlamaya karar verdim.Eğer çabuk sıkılacak birileriyse karşımdaki hiç anlatmam.Aslında anlatabilirim ama zevkli olmaz.O zaman ne gerek var içimdeki o güzelim coşkuyu söndürmeye ? Ama benim gibi hem dinlemeyi hem konuşmayı seviyorsa ve ruh hali de uygunsa kim tutabilir ki beni ? :D 

Dipnot : Bloğumun adına katkılarından dolayı Klodin'e teşekkürü bir borç bilirim :) Klodin,o güzel Güneş Köşkü'nde hep mutlu ol ...

28 Temmuz 2015 Salı

Ağır, Ağır Çıkacaksın ...






 Ağır , ağır çıkacaksın bu merdivenlerden ,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak ,
    Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak ...



                                                            İyi dinlemeler  ...


23 Temmuz 2015 Perşembe

Şimdi Yürekte Kuyu




Mabel Matiz ~Şüpheli Şarkının Şairi

Şimdi yürekte kuyu
Kuyuda et kemik
Ve yaralı yamalı bir çıkrık sesi
Seni ağladık aynı kahvenin köşesinde
Günlerden pazartesi .....

21 Temmuz 2015 Salı

Meditasyon Önemli Tabii 😌


Dün internette o site senin bu site benim gezinirken bir yazıya rastladım.Öfkeyi sevgiye dönüştürmek için neler yapılmalı,öfkemizi nasıl kontrol etmeliyiz vb.soruların cevabını barındırıyordu.Bir de sesli komutlarla yapılan bir meditasyon örneği vardı.Hadi Feta şu meditasyonu yap bakalım dedim kendime belki ileride işine yarar (O an öfkeli değildim ).Baktım süresine 15-20 dk.Ehh iyi ,ne çok uzun ne çok kısa benim için idealdi.Açtım,komutları dinliyorum.Önce derin derin nefes alıp vermemi söyledi,yaptım.Hem de nasıl yaptıysam heheh başım döndü nefes alıp vermekten :P Sesin sahibi olan bayan gözlerimizi kapatmamızı söylemedi ama ben kapattım daha etkili olsun diye.Sonra gevşeyin diyor.Ayaklarınızı gevşetin,kollarınızı gevşetin.Son olarak da başınızı,boynunuzu gevşetin.Ayakları,kolları gevşetmek neyse de boyna gelince bir durdum.Önce gevşettim baktım uyuyacağım hani bildiğiniz bayılmış insan gibiydim sonra vazgeçtim :D Tabii bu arada düşünüyorum.İçeri pat diye biri girse,benim o halimi görse basar çığlığı hahaha kızımız öldü diye,anlamazlar ki Feta meditasyon yapıyor yarı baygın halde :D Bunları düşünüp saf saf sırıtırken başka bir komut geldi.Kendinizi şu an huzur bulacağınız bir yerde hayal edin ve tüm ayrıntılarını hatırlayın.Birçok yerde huzur bulabilirim ama hemen bir yeri seçmem gerekiyordu.Bir telaş yaptım orayı mı burayı mı şurayı mı seçsem diye.Sonra da nasılsa hayal ürünü olacak hepsini birleştirip yeni bir yer olsun dedim :D Seçtiğim yeri biraz tarif edeyim çünkü diğer komutları da
etkileyecek.Yemyeşil bir orman ama yağmur ormanları hani şu kubbe şeklinde ağaçlara ev sahipliği yapan,canlıların yerde değil de yukarıda ağaçların üstünde gezinip yaşadığı,güneş ışınlarının aşağıya çok ulaşamadığı yeri seçtim.Ben yerdeyim tabii hayalimde hehe arkamda bir ağaç ev var.Evimin aşağılarında bir deniz var,bir tane de hamak :P Tamam biraz aykırı bir hayal oldu ama olsun hehe hepsi bir arada işte.Aa bir de evin içinde birini hayal ettim ama o sadece evin içinde kaldı hayalim boyunca :P Yani düşününce bu kadar güzelliği tek başıma yaşamam haksızlık olurdu.Biri olmalı ki benim gördüğümü görsün ve göremediğimi bana göstersin.Hayalimin ayrıntılarını oluştururken yeni bir komut geldi.Şimdi gökyüzünden beyaz bir balon size doğru gelecek ve o balona öfkenizi (herhangi bir zamandaki veya herhangi birine karşı olan,farketmiyormuş)üfleyin.Oldu mu şimdi bu balon ? Olmadı tabii.Çünkü gelemiyor gökyüzünden,takıldı ağaçlara.Ee ben ne yapabilirim ? Güneş ışınları bile zor geçiyor bu ağaç topluluğundan.Takıldı işte balon ağacın birine,patladı patlayacak ama patlamadı hehe çünkü balonun malzemesi farklıymış :P ( hayal gücü sağolsun) Dalları savura savura geldi balon yanıma.Üflüyorum üflüyorum şişmiyor.Dedim ya malzemesi farklı.Bir ton nefes
harcadım,yine başım döndü.Sonunda şişti şişmesine ama bu sefer gökyüzüne nasıl ulaşacak ? Ağaçlar o kadar sık ki ... Baktım bu işin sonu yok.Hem ben üfledim içine öfkemi heheh ister çıksın gökyüzüne ister kalsın burada farketmez dedim ve ayrıldım ordan.Balonun akıbeti meçhul...
Gelelim burdan çıkarılması gereken derslere :P Eğer böyle bir meditasyon yapacaksanız öncelikle nefesinizi normal alıp verin ki başınız dönmesin.Kendinizi kesinlikle üstü açık bir yerde hayal edin,balonunuz kolayca gelsin gitsin.Sizler de huzura kavuşun heheh yoksa sonunuz benim gibi olur.Aslında huzura kavuştum hehe sadece öfkem gökyüzüne ulaşamadı.Ayrıca hayalimdeki yerde çok mutluydum 😜😇

                         

19 Temmuz 2015 Pazar

Hürriyete Doğru

Gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin;
Gideceksin ırıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna,karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikçe
Deniz gelecek eline pul pul;
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında.
Birden,
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
Deniz kızları mı dersin,kuşlar mı dersin;
Bayramlar seyranlar mı dersin,şenlikler cümbüşler mi ?
Gelin alayları,teller,duvaklar,donanmalar mı ?
Heeeey !
Ne duruyorsun be,at kendini denize;
Geride bekliyenin varmış,aldırma;
Görmüyor musun,her yanda hürriyet;
Yelken ol,kürek ol,dümen ol,balık ol,su ol;
Git gidebildiğin yere.
                   
                                 Orhan Veli




Deliye Her Gün Bayram :P

Bir bayramı daha bitirmek üzereyiz.Umarım herkesin bayramı çok güzel geçmiştir.Bayramları genel olarak çok severim.Çünkü kendimi sürekli sırıtırken buluyorum bu günlerde :D İçimde bir neşe bir coşku oluyor ki sormayın :D Bu bayram biraz yorucu geçti ama buna değdi.
Bayram öncesi hepinizin tahmin ettiği gibi temizlik,tatlı gibi bayram hazırlıklarıyla geçti.Bayram günü uykusuzdum hehe malum sahura kadar oturan bir insan erken yatarsa uyuyamaz :P Sabah eş dostla telefon aracılığıyla bayramlaştık.Akrabalar memlekette,biz de gurbette olunca.. Daha sonra bayram ziyareti için bir köye misafirliğe gittik.İlk başta çok sıkılmıştım.Hem nezle olacak gibiydim onun ağırlığı vardı üzerimde hem de muhabbetin konusu beni sarmamıştı.Ne gereksiz,boş,saçma konular diye az geçirmedim içimden :P Biraz zaman geçip nezle olmanın verdiği yük üzerimden kalkınca ben de hafiften başladım konuşmaya ama cidden konu beni hiç sarmadı.Hani zorladım kendimi,yok olmadı yani :P Misafirlerin biri gidip biri geliyordu hehe :D Bir ara 2 yaşında bıcırık ,şapkalı,çantalı,tatlı mı talı bir kız geldi.İşte dedim aradığım arkadaşı buldum :D Biraz bıcırığın davranışlarını inceledikten,adını,yaşını öğrendikten sonra başladım onunla ilgilenmeye.
Böğürtlen 
Doğaya karşı aşırı hassas,gördüğü minicik bir sinek bile olsa ilgiyle karşılayacak kadar meraklıydı.Dedim ya aradığım arkadaşı buldum diye :P Bıcırık daha bana alışamadan,ev sahipleri,bizi yaptıkları bahçeye götürdüler.Diğer misafirleri ardımızda bırakarak vardık bahçeye.Bir yanda domatesler (kokuları muhteşem) bir yanda kabaklar daha neler neler ... Ortam cidden çok iyiydi.
Eve geri döndüğümüzde benim bıcırık annesinin yanı başında,biri gelse de kalksam hareketlensem dercesine oturuyordu.O birisi benim işte :P Bu arada başka misafirler de gelmiş,bayağı kalabalıktı ortam.İnsanlardan uzaklaşmak adına bıcırıkla gezmeye başladık evin bahçesinde.Bir köşede keçiler vardı,onlara fıstık verdik.keçiler üzerine bıcırıkla muhabbete başladık.
Bıcırık ve keçiler
(Arkadaki keçinin pozuna dikkat :D )
O diyor ki : '' hebele hübüle lalala lililil hö hö hihih '' :P Sonra ben devam : '' Hımm, evet,karınları acıkmış,mama vermek lazım''  diyerekten bıcırığın eline tutuşturdum fıstıkları,besledi keçileri :) Böyle uzunca konuştuk,gezdik,o hopladı zıpladı,bayağı eğlendik yani :) Dönme vakti gelince bıcırığı görmeniz lazımdı nasıl da el sallıyordu ardımdan.Bayramın ilk günü böylelikle geçti.

İkinci gün öğle vakitleri pikniğe gittik her zamanki yerimize :) Riko(keman)'mu da aldım yanıma.Ateş için çalı toplamakla başladık işe.Tabii ben durur muyum ,başladım fotoğraf çekmeye hehe :D Kahvaltımızı yaptıktan sonra Riko'mu alıp uzaklara gidecekken iki araba göründü yanı başımda :P Bizim tanıdıklar çıkmasın mı :D Onlar da serdiler kilimleri bizimkinin yanına ve başladık muhabbete.Bu arada yine bir 2 yaşında bebek hehe o da bıcırık,tatlı ve biraz dilimize özgü kelimelerden haberdar :P Aileler konuşadursun ben geçtim semaverin başına (kemanı askıya almak zorunda kaldım).Cidden bayılıyorum semaverle oyalanmaya,sürekli altını tutuşturmak için çalı atmaya,ateşin dansını izlemeye.Ateşle oynamak hobi gibi bir şey olmuş bende :P
Feta semaver başında
Ateşlerle oynarken bir yandan düşünüyorum tabii heheh '' İyi ki küçükken evde yangın falan çıkarmamışım '' diye, derken aklıma 6-7 yaşlarımdaki halim geldi.O zamanlar sobalı bir evde oturuyorduk.Annem,sobayı tutuştururken son aşamada hep üflerdi üstteki delikten sobanın içine doğru.Annem uzaklaşınca da aynısını ben yapardım heheh ama annemin aksine soba bana alevle cevap verirdi :P Az mı yandı kaşlarım,saçlarım :P Düşünme eylemim  bittikten sonra çay servisine başladım.Sayemde tüm Karadeniz kızlarına övgü yağdı,haberiniz olsun kızlar hehe :P
Riko ile Feta :)
Sonunda Riko'mu alıp kaçtım uzaklara, bir ağacın gölgesine...Doğa,Riko,huzur...Mutlu saatlerden sonra döndüm ekibin yanına.Yemek,çay,muhabbet derken zaman su gibi akıp geçti.Tabii bu bıcırıkla da dost oldum.Sağolsun sayesinde adım kemençeci ablaya çıktı :D Hamak da kurmuşlardı ohhhhhh cidden keyfime diyecek yoktu bugün.Bir tek pikniklerimin vazgeçilmez parçası haline gelen ağaca tırmanmayı gerçekleştiremedim ama yorulmuştum iyice ,o yüzden üzülmedim açıkcası.Tüm negatif enerjiyi doğaya saldıktan sonra vedalaştık ve evlerimize doğru yola koyulduk.
Bu bayram,başta da dediğim gibi yorucu olmasına rağmen çok güzel geçiyor benim için.Bakalım gelecek bayramlar ne gösterecek bize? Hayatımız nasıl ilerleyecek? Tekrardan herkesin bayramı mübarek olsun.Büyüklerin ellerinden,küçüklerin gözlerinden öperim ve şekerimi de isterim ;)

11 Temmuz 2015 Cumartesi

Tehlikeli Oyunlar

Tehlikeli Oyunlar evet hani hiç bitmeyen oyunlar.Oyunlardan daha önce bir yazımda kısaca bahsetmiştim.Herkesin dahil olup çok az kişinin farkında olduğu ilginç oyunlar...Takdir edersiniz ki konu oyunlar olunca okuyanların aklına Oğuz Atay'ın ''Tehlikeli Oyunlar'' adlı romanı gelir.Hayatımda okuduğum belki de en ilginç romanlardan birisidir.Romanın başlarında ne okuduğumu anlayamamıştım açıkcası ama devam ettikçe bunun bir romandan çok daha başka bir şey olduğunu anladım.İnsanın hayatını derinden sarsan,insana, herkesin oyunların içinde olduğunu gösteren bir kılavuz gibiydi.Şu klasik sözü söylemek istemezdim ama gerçek manada herkesin kendinden bir şeyler bulacağı bir roman.Hani öyle çok güzel olaylar beklemeyin.Hayatın gerçekleri genellikle acıdır.Biz,güzel görme oyunu oynayarak acı tarafını göz ardı ederiz çoğu zaman.Bu oyunu severim çünkü insanı rahatlatıyor ama gerçeklerden uzaklaşmamıza da neden olmuyor değil.Gerçeklerden kaçıyoruz.Peki gerçeklerle yüzleşmek bizi rahatlatır mı? Çoğu zaman hayır.Gerçekleri kimse görmek istemez,bünyeler kaldıramaz.Bunun için sağlam bir irade olması gerekiyor.İnsanın kendi gücünün farkında olması gerekiyor.Daha bir sürü şey gerekiyor ama insanlar çok şey gerektiren işlerle uğraşmayı da sevmez.Anlayacağınız çoğumuz kaçıyoruz,oyunlara sığınıyoruz. Ahh şu oyunlar.... 

Oyunlar hiç olmasa nasıl olurduk acaba ? Açıkçası benim buna verebilecek bir cevabım yok.Herkesin kendine göre cevapları vardır ama eminim hepsi de iç karartıcıdır.İşte ben de işin iç karartıcı yönünü görmek istemediğim için bir başka oyuna daha başvuruyorum.Ne kadar ironik ...

Artık yazıyı bitirme oyununa mı başlasam ? ( Düşüncelerin çok yoğun olduğu ancak yazıya dökmede başarılı olunamayacağını anladığımız zaman başvurduğumuz bir oyun :) ) Bitirmeden önce kitaptan birtakım alıntılar yapmak istiyorum.

 -Kelimeler... Kelimeler Albayım,bazı anlamlara gelmiyor.

-Hayalimdeki günleri bile böyle küçük hesaplarla geçirdim işte Albayım.
-Düşüncemin duvarlarına resimler asmak istediğim halde bir türlü olmadı.Belirli noktalara biriken eşya,odanın çıplaklığını daha çok ortaya çıkardı.
-İşte ondan sonra kardeşim Hidayet,insanlığa öfkem başlıyordu;belki de ilk öfkelerimi bu oyunlar sırasında duymuştum.Çünkü,bütün gücüme rağmen oyuna geliyordum.Kendime kızıyordum:Çünkü oyuna geliyordum,anlıyor musun oğlum Hidayet? oyuna geliyordum.Oyuna gelmemeliydim,bana oyun oynanmamalıydı.Bütün gücümle uyanık kalmalıydım;başkalarının rüyalarını görmemeliydim.
-Kelimeler aldatıcıydı;kelimeler,bizi gerçeklerden uzaklaştıran küçük tuzaklardı.
-Siz bilmezsiniz Albayım:İnsanlık tek başına kollarımda can verdi.Yanında kimseler yoktu.
-Siz gerçekten doğru söylüyorsunuz Albayım:Ben adam olmam.Ben,tek başıma yaşamalıyım;başkalarını zehirlememeliyim.
-Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın Albayım,ölmek.Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum.Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan;bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor.Küçük oyunlar istemiyorum Albayım.
-Ne var ki,dünyada ''sizi anlıyorum''gözlerinin sahteleri türemişti;gerçeği sahteden ayırmak çok zordu.''Sizi - anlıyorum konuşmanıza-ihtiyaç yok'' ya da ''siz-onlara-bakmayın-yalnız-gözlerime inanın'' bakışlarının çoğu aslında ''bugünü-geçirmek-için-birine-ihtiyacım-var'' kalıbından ibaretti.
-Çünkü,bir insanı gerçekten seyretmek isteyen,onun oyununa gerçekten katılan biri,o insanın ancak kafasında yaşayabilir.
-''Bizi bir de bu acımak mahvediyor Albayım '' dedim.''Başkalarına acımakla başlayan bu tehlikeli duygu,her zaman kendimize acımakla son buluyor.Kendimize acımaktan,başka işlere zaman kalmıyor.
-Değerlendirmek! Ne kadar boş bir söz.Değerlendirmek,kaçmaktır; değerlendirmek,yalnız bırakmaktır; yaşantısının ağırlığına dayanamayan birini,yaşarken öldürmektir.
-Bütün hayatımı kelimeler uğruna harcadım,içi boş kelimeler uğruna ...


27 Haziran 2015 Cumartesi

Seni Düşünmek Güzel Şey

Seni düşünmek güzel şey
Seni düşünmek ümitli şey
Dünyanın en güzel sesinden 
En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey

Seni düşünmek güzel şey
Seni düşünmek ümitli şey
Fakat artık ümit yetmiyor bana
Ben artık şarkı dinlemek değil
Şarkı söylemek istiyorum ...
     
                                   Nazım Hikmet RAN


Bu aralar dilimde bu şiir...

 Bir şarkıya,bir şiire takmayayım yeter ki insanları bıktırana kadar söylerim. :) Bu şiire de Youtube'da gezinirken rastladım.Sonrası mağlum :D Şiirden yarım yarım cümleler ilk önce dilimde dolanıyordu.Sonra bu ne ya böyle söylüyorum ama diye geçirdim içimden ve hopp aradım taradım şiire ulaştım.
Çok anlamlı bir şiir.Özellikle ''Ben artık şarkı dinlemek değil ,şarkı söylemek istiyorum'' dizeleri... Çoğumuz konu aşk olunca şarkı söylemeye çekinir oluyoruz.Dinlemekle yetiniyoruz  ama dinlemek yetmiyor işte.Şarkıdan tat alabilmek için söylemek,söyleyebilmek de gerek.Ümit etmek, bize aşkı sunmaz sadece bizi aşka bir adım daha yaklaştırır.Ümit etmekten fazlasına ihtiyacımız var.Cesur olup savaşmaya mesela ;)
           Hepimizin güzel şarkılar söyleyebilmesi dileğiyle,
                                                                Hoşça kalın ... 

22 Haziran 2015 Pazartesi

Hayatı Anlamak

Lise yıllarımda elime bir gazete parçası geçmişti.Hani mor renkli,genellikle mağazalarda veya cafelerde, kenarda bir yerde duran gazetelerden...O dört sayfalık gazeteleri okumayı çok severdim.Hem renkli hem de içinde az ama öz şey barındırıyordu.İşte bir gün elime yine bu gazeteden geçmişti ve içinde o kadar anlamlı bir yazı barındırıyordu ki yıllardır o kağıt parçasını saklamama neden oldu.

Umarım hayatımıza bir şeyler kazandırır bu yazı ;) 
               
Buyrun :
''Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçsüzleştiğinde,yüreğin susup mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını;

DAĞLARA DÖNMELİ YÜZÜNÜ İNSAN...

Yeni patikalar,yeni yollar seçmeli yüreğini ferahlatacak...

Yeni insanlarla tanışmalı, yeni keşifler yapacak...

Hep isteyip de bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa gerçekleştirmeyi denemeli...

Her geçen gece ölüme bir gün daha yaklaştığını ve zamanın bir nehir,kendisinin bir sal olup da ; o dursa da yolculuğun devam ettiğini anlamalı...

Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler,her akşam can sıkıntısıyla eve giriliyorsa,değiştirmeye çalışmalı BİR ŞEYLERİ ...

Küçücük şeylerle başlamalı belki,örneğin birkaç durak önce inip servisten,otobüsten yürümeli eve kadar.Yüreğine takmalı güneş gözlüklerini,gördüğünü hissedebilmeli...

Sağlığını kaybedip ölümle yüz yüze gelmeden önce değerli olmalı hayat ...!

İlla büyük acılar çekmemeli küçük mutlulukları FARKETMEK İÇİN..

Başkasının yerine koyabilmeli kendini...
Ağlayan birine ''GÜL'' ,inleyen birine ''SUS'' dememeli...
Ağlayana '' OMUZ'',inleyene ''ÇARE'' olabilmeli...

Şu adaletsiz,merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı;Sevgisiz soysuz kalarak...

Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden,derin bir soluk alıp hapsetmeli kokusunu içine...

Güneşin doğuşunu sevmeli,arada bir seher yeli okşamalı saçını...

Karda,yağmurda;sevincine,coşkusuna
Fırtınada,borada;öfkesine,isyanına ortak olabilmeli DOĞANIN...

Bir çocuğun ilk adımlarıyla UMUDU,bir gencin düşüncelerinde GELECEĞİ,bir yaşlının hatıralarında GEÇMİŞİ görebilmeli...

Çalışmadan başarmayı,sevmeden sevilmeyi,mutlu etmeden mutlu olmayı beklememeli...
Çünkü hiç düşmemişsen; el vermezsin kimseye kalkması için...!
Hiç çaresiz kalmadıysan, dermanı olamazsın DERTLERİN ...!

Ağlamayı bilmiyorsan neşesizdir KAHKAHALARIN...
MERHABA dememişsen anlamsızdır ELVEDALARIN...!

Ne herkesi düşünmekten kendini ne de kendini düşünmekten herkesi unutmamalı...
Bilmeli:ÇOK KISA OLDUĞUNU HAYATIN;HEP ALMAK YA DA HEP VERMEK İÇİN...!

Sadece anlatacak bir şeyleri olduğunda değil;söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli...
Aklı ve kalbi ile katılabilmeli sohbetlere...

HAFIZASI olmalı insanın ; hiç değilse aynı hataları aynı bahanelerle tekrarlamaması için...!

SORULARI olmalı YANITLARINI bulmak için bir ömür harcayacak...

DOSTLARI olmalı ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak ...

Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi ama kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki hakkını verebilsin SEVDİKLERİNİN...

Zaman bulabilsin bir teşekkür ve bir elveda için...

YAŞAM DEDİKLERİ BİR SINAVSA EĞER ASLA VAZGEÇMEMELİ SEVMEK VE ÖĞRENMEKTEN...
Ama herkesi sevemeyeceğini de,her şeyi bilemeyeceğini de farketmeli insan,tıpkı her şeye sahip olamayacağı gibi...


 ~~ ZAMANIN NİNNİSİNDE GEÇİRMEMELİ HAYATI .... ~~           '' 
                                                                                
''Alıntıdır.''




20 Haziran 2015 Cumartesi

Süper Salıncağım Bana Güç Ver !!!

Bugün dizi izlerken,bir sahnede kız çocuğu salıncakta sallanıyordu.O an kafamda ışıklar yandı.Kendi süper salıncağımı hatırladım.Ne güzel salıncaktın sen öyle :'( Süper salıncağımdın benim.Acaba hala duruyor mudur o parkta ? O park ki kokusunu hala unutamadığım ve hiçbir yerde izine rastlayamadığım çiçeği barındıran,güzel anılarıma ev sahipliği yapan...Bazen yaramazlıklarıma katlanan bazen de beni korkutan ...
Anlayacağınız bayağı bir anım var o parkta.Parkın tam ortasında
Salkım Söğüt 
kocaman bir salkım söğüt ağacı vardı.Hep tırmanmak istemişimdir o ağaca ama o zamanlar yaşıma göre tırmanamayacağım bir yükseklikteydi.O ağacın yanına gidip gövdesine yaslanıp yapraklarına bakardım hehe :) Parkta iki farklı oyun yeri vardı.Bir taraftaki kaydırak daha yüksek ve kıvrımlıyken diğeri küçükler için yapılmış basit bir kaydıraktı.Benim süper salıncağım da bu küçük kaydırağın yanındaydı.Beş salıncak vardı yan yana dizilmiş,benimki ikinci sırada olandı.Kırmızı renkli,oturma yeri hafif yıpranmış ama asaletinden hiçbir şey kaybetmemiş bir şekilde beni kendisine çağırıyordu.O parka gidip de salıncağıma her bindiğimde '' Süper salıncağım bana güç ver ''
Temsili 
ya da '' Süper salıncağım beni havalara uçur '' derdim bağırarak ve macera başlardı.Salıncakta zirveye ulaştığım her an gözlerimi kapar ve kendimi hayal dünyamda bulurdum.O dünyada süper salıncağımdan aldığım süper güçlerim vardı.Ne hayallerim vardı ya.İnsanlar hayallerinde özgürler ve her şeyi yapabilirler.Ben de çocukça hayallerimle eğlenirdim.Eğer hala o park ve içindeki oyuncaklar değişmediyse bir gün gitmek isterim oraya.Gerçi dokuz yıl oldu o parkı görmeyeli...Geçen yıl Ordu'ya gittiğimde o parkın yanından geçtim ama akşam vakti olduğu ve yanımda insanlar olduğu için uğrayamadım.:( İleride tekrar uğrayacağım oraya hem de bu sefer tüm teçhizatları alacağım yanıma :) Bekle beni süper salıncağım,yükseleceğiz tekrar hayallerimizle gökyüzüne ... ^_^

11 Haziran 2015 Perşembe

Life Note

Seni dağladılar değil mi kalbim ?
Her yanın içi su dolu kabarcık
Bulunmaz bu halden anlar bir ilim
Akıl yırtık çuval,sökük dağarcık...
Sensin gökten gelen oklara hedef
Oyası ateşle işlenen gergef
Çekme üç beş günlük dünyaya esef
Dayan kalbim üç beş nefes kadarcık...

                                            Necip Fazıl Kısakürek


İlk şiirli yazım bu olsun istedim nedeni de sanırım ezbere bildiğim ve her satırını ayrı ayrı sevdiğimden olsa gerek :) Bu arada bu şiiri, aşağıda linkini vereceğim Vivaldi'nin eseriyle dinlemenizi tavsiye ederim.Ben bayılıyorum bu ikiliye.O ritim eşliğinde bu şiiri okumak bana ayrı bir haz veriyor.




Neyse konuyu kaynatmayalım :)

Önceki yazılarımdan burada paylaşayım diyordum ama hepsi yazıldığı zamana özgü ve o defterde güzeller.O defter dediğim de hımmm adını versem mi ki ? Veriyorum ya zaten nerde bulacaksanız o defterimi. Defterimin adı ''Life Note'' :D Evet evet anime,manga severlere çok tanıdık geldi bu isim di mi ? Hehehe 3 bölümünü izleyebildiğim, bana kasvetli gelen ''Death Note'' animesine karşı komiklik olsun diye bu adı verdim defterime :D Sadece ismiyle de kalmadım, nasıl ki Death Note 'un kullanma kılavuzu var benim Life Note'umun da var.Life Note'um benim için çok değerli bir defter.Arada hayattan soğuyasım geliyor Life Note kurtarıyor beni .
-- Fetaaa
--Hıııı
--Ya Fetaa >_<
--Efendim Life Note
--Ne bu halin ya,hadi kendine gel, bir silkelen ;)

İşte bu tarz diyaloglarımız oluyor kendisiyle.Tabii sadece böyle değil mesela kafamdaki bazı düşünceleri de paylaşıyorum onunla ama nedense hep saçmalıyorum.Öyle işte belli bir konu sınırlamamız yok.Kendisiyle şimdilik iyi anlaşıyoruz, bakalım zaman ne gösterecek ? Bu arada bence sizler de kendinize bir defter edinin,düşüncelerinizi yazın.Ben de bir arkadaşımın tavsiyesiyle düzenli olarak tutmaya başladım hatta gördüğünüz gibi ona isim bile verdim.Çok severim benim için değerli olan şeylere özgün isimler vermeyi. Hatta onunla da sınırlı kalmadım kendime bir işaret mi diyeyim yoksa bir resim mi bilemedim neyse işte kendi uydurduğum bir çizimim bile var. Fotoğrafta gördüğünüz üzere. Arkadaşlarıma bu yılın başından beri diyorum '' bu benim işaretim,eğer kaybolursam bu işaretin olduğu yerleri takip edin. '' hehehe  :D Hayalgücü sınır tanımıyor.Sonuna kadar zorlayın ... ;)

                                                                                                  Sağlıcakla Kalın :)

Dipnot: Bu yaz bitireceğim Death Note 'u merak etmeyiniz. ^^

Herkese Merhaba ^^


Hiç hesapta yokken açıverdim bu bloğu ,hadi bakalım hayırlısı :) 

Aslında önceden birkaç arkadaşım önermişti blog açmamı ama ben her zamanki gibi '' amannn be onunla mı uğraşacağım '' deyip kestirip atmıştım.Bugün de internette öyle gezinirken hooop bir baktım '' blog nasıl açılır ''diye google da aratıyorum.Aslında işin komik tarafı ''blog nasıl açılır '' dan önce ''blog nasıl silinir ''i aratmaktı. :D Eee bakarsınız bir gün lazım olur,silmek isterim. Anlayacağınız üzere daha baştan sonunu düşünen biriyim...Bu huyumdan bir türlü kurtulamadım.Bazen çok iyi oluyor ,adımlarımı ona göre atıyorum ama bazen de bu huyum yüzünden birçok şeyi kaybediyorum . Aaaa dur Feta dur ya ne yaptın daha ilk yazı hemen böyle olma. Neyse efendim ben burada aklıma ne eserse onu paylaşacağım.Bazen bir şarkı,bazen bir şiir, bazen rüyalarımı,bazen anılarımı ... 



       Bulutsuzluk Özlemi'nden Sözlerimi Geri Alamam           

                                     
                                                                     İyi dinlemeler ^_^