Candy

Candy

25 Ekim 2016 Salı

Fools' Game

Normalde geçmiş bir film şeridi gibi gözlerin önüne gelirken, benim bugün geleceğim aynı şekilde gözümün önüne geliyor.Sanki yaşamışım gibi geleceği.Bir umutsuzluk var üzerimde.Geleceğimi hiç iyi göremiyorum.Şu anda hiçbir şeyden hiçbir beklentim yok.Belki böyle hissetmemin nedeni sınav haftam olması, belki de aynı haftaya denk gelen birtakım yeni kararlarımın olması.Hayır yani,madem umutsuz hissedeceğim neden karar alıyorum değil mi ? Bazen kendimi anlayamıyorum.Akışına bırakmak istedim bu sefer ama akışına bırakınca istediğim gibi olmuyor.Akışına bırakmayınca da istediğim gibi olmuyor.Her türlü tökezliyorum.Acayip yoğun duygular yaşıyorum.Bu yüzden düzgün düşünemiyorum şu an.Bu haftayı güzel bir şekilde atlatsaydım... 

Geçen haftadan beri bu şarkıyı dinliyorum.Taktım mı takıyorum işte.
Ne demiş :''İt's a fools' game,nothing but a fool's game
                   Standing in a cold rain,feeling like a clown.''



16 Ekim 2016 Pazar

Hayalleri Süsle



Bazen kurduğum hayalleri çizmek istiyorum.
Hayal olarak kalmasın da somut bir şekilde elimde olsunlar.
Ama aklımdakileri çizme konusunda başarılı değilim.
Bir resmi,fotoğrafı iyi kopya edebilirim de kendi hayallerimi nedense hiç çizemem.
Keşke birilerine hayallerimi gösterebilsem.
Keşke o birileri hayallerimi çizse.
Ya da hiç araya biri girmeden o işi ben yapabilsem.

Yoksa yine mi hayallere dalıyorum ?





8 Ekim 2016 Cumartesi

Eylül Gitti,Ekim de Gidecek

''Eylül toparlandı gitti işte,
 Ekim falan da gider bu gidişle.''
                                      Turgut Uyar

Eylül ayını değerlendirmeye geldim.Toparlanıp gitti gitmesine ama son gün yine yaptı yapacağını.Gayet sıradan geçerken günler birden geçmiş canlanıverdi.''Ne oluyor ?'' demeye kalmadan oluverdi birtakım şeyler.İyi de oldu ama sonra anladım ki olup olmaması artık hiçbir şeyi değiştirmiyor.Zaten bir iki gün sürüp karıştı yine geçmişin izlerine.
Düşüncelerim daha tutarlı,duygularım daha da kontrol altında.Böyle olması çok iyi.Bu günlerin geleceğini biliyordum ama inanın bu kadarını beklemiyordum kendimden.Bir ara oda arkadaşım olan ve bir yıldan fazladır görüşemediğim arkadaşım bizde kalmaya başladı.İlk günler çok konuştuk.Derinlere indik.Birbirimizle kaldığımız süre zarfında kendimiz hakkında hiç konuşmadığımızı fark ettik.''Senin bu hale geleceğini biliyordum.'' dedi  bana bir ara ama bu halin bu kadar hızlı gelişeceğini tahmin edememiş.''Ne yaşadın sen? '' dedi :) Galiba geçen yıl iç sesime çok odaklanmışım,ilginç bir olgunluk gelmiş üzerime.Hala yolun neresindeyim çözebilmiş değilim.İlerlemeye çalışıyorum ama arada takılıp kalıyorum bir şeylere.İşte Eylül'ün son haftası bunu büyük oranda aştım.Takılıp kaldığım o şeyin üstünden atlamaya çalışmak yerine kenarından köşesinden dolaşıp öylece yoluma koyuldum.Biraz yordu ama ilerledim.Az da olsa ilerledim.Şimdilik yeter bu bana.İlerleyince baktım ki kafamdaki bazı soruların cevabı da kabak gibi ortaya çıkıyor.Nasıl bir mutluluktur bu.Kısacası Eylül güzeldi.
Ekim de bir hızla girdi hayatlarımıza.Bu hafta bir sürü hastane işleriyle uğraştım.Sonunda hem koşuşturmaya hem de soğuklara yenik düştüm,grip oldum.Pazartesi'ye kadar sesimi korumam lazım,sözlü sınavım var.Grip olunca sesim acayip kötüleşiyor.Sonra da tamamen gidiyor.Geçen yıl hiç grip olmamıştım.Onun havasını atıyordum arkadaşlara geçende.Eee o kadar artistlik yaparsam olacağı budur.
Dün gece de bir film izledim.Onu da tavsiye edeyim gitmeden.''Sen Aydınlatırsın Geceyi'' adlı Onur Ünlü filmiydi.Filmde gördüğüm şey çaresizlikti.Aslında pek çok çıkarımda bulunulabilinecek bir filmdi ama uzun uzun anlatmayı sevmem anladığım şeyleri.Ben karakterlerin çaresizliğine odaklandım daha çok.

Filmden Bir Kesit-Sen Aydınlatırsın Geceyi


Yarayla alay eder yaralanmamış olan
Bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederlerden
Sen çok daha parlaksın çünkü
Sen tüm gökteki yıldızların ilki
Sen aydınlatırsın geceyi

                                      William Shakespeare