Candy

Candy

24 Ocak 2017 Salı

Oysa Ben

Bir şiir okudum geçende.Her okuduğumda farklı bir bölümünün etkisinde kalacağım muhtemelen.Ama geçen ki okuyuşumda bu bölüm bana hitap etti.İnsanlara anlatmaya çalışıp anlatamadığım veya onların anlamadığı mevzuyu çok güzel yazıya dökmüş Şükrü Erbaş...



Öyle büyük umutlarım olmadı benim,büyük düşlerim,
özlemlerim,büyük beklentilerim olmadı.
Koşullarım beni oluşturdu,ben acılarımı buldum.
Herkes gibi yaşasaydım eğer,yaşamı onlar gibi görebilseydim 
çarşılar yeterdi beni avutmaya.
Bir gömlek,bir ayakkabı,bir elbise;bir yemek lokantalarda;
televizyon,halı,masa ve daha nice eşya yeterdi yalnızlığımı örtmeye,
kendimi göstermeye,var olmaya,''dar çevre yitikleri''nde önem kazanmaya...

Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine,
yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim.
Öyle bir tüketmek ki,sonucu yepyeni bir ''ben''e ulaştırırdı beni,
kederli dalgınlığımdan her döndüğümde...
Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim
sessizce yapay yakınlıklarına insanların.
Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür Hanım ?

                               Şükrü Erbaş-Ömür Hanım'la Güz Konuşmaları    







                         
            
             

16 Ocak 2017 Pazartesi

80'ler Partimiz ve Matrix'li Rüya

Geçenlerde birgün doğum günümdü.Karışık duyguları yaşadım o gün.Gecesinde üzgündüm,sabahında bu devam etti,öğleye doğru umursamazlık baş gösterdi,akşamında ise utangaçlık ve mutluluk vardı.Ev arkadaşlarım müziği,dansı çok sevdiğimi ve özellikle eskilere çok ilgi gösterdiğimi bildiklerinden 80'lere uygun bir parti yapalım demişler.Ben odamda yüksek sesle müzik dinleyip hüzünlenirken ekibi sessizce eve toplamışlar.Bir ara içeriden sesli bir müzik geldiğini duydum.Anladım bir hazırlık olduğunu ama aklımda hiç böyle bir şey yoktu.Herkes bir pastayla çıkıp iyi ki doğdun dileklerinde bulunacaktı bana göre ve bu açıkçası o an pek de umurumda değildi.Ama işler öyle olmadı.Ben dışarı çıkmayınca onlar geldiler odama.O an öyle bir şok yaşadım ki.Kıyafetler,saç modelleri... Gözlerime inanamıyordum.Korkudan bir köşeye sindim.Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemiyordum.Zorla salona götürüldüm.Salonun her yeri süslü,hoparlör sistemi kurulmuş,tam bir parti ortamı.Arkadaşlar desen konsepte öylesine adapte olmuşlar ki sanırsınız zamanda yolculuk yaparak geçmişten gelmiş gibiler.Hemen odaya dönüp beni de o ortama uygun hale getirdiler ve parti başladı.Süperdi.Hayatımda yaşadığım en güzel doğum günü etkinliğiydi.Sanki bana ''Yeni yaşınla yeniden doğ. '' mesajını veriyor gibiydiler.Teşekkür ederim güzel insanlar :) 




Gelelim şimdi dün geceki rüyama.Film gibi bir rüyaydı.Rüyanın başında rüyaya dahil değildim.Sadece izleyiciydim.Birbirini seven bir kadın ve erkek vardı.Hayatın gerçekliğinin ya da olması gereken şeyin farkına varmışlar ve bu yüzden peşlerine birileri düşmüştü.Onları yok etmek istiyorlardı.Aynı Matrix filmindeki gibi geçitler mevcuttu.İkisi birden o geçitlere doğru koşarken bir şey oluyordu ve kadın geçite giriyor ama adam giremiyordu.Kadın tamamen başka bir yerde buluyordu kendini.O sırada rüyaya ben de dahil oluyordum.Kadınla birlikte bir sürü planlar yapıp insanları uyarmaya çalışıyorduk.Sürekli birleriyle savaş halindeydik.Kaçıyorduk,saklanıyorduk,saçma sapan yiyecekler yiyorduk ama pes etmiyorduk.Başımızdan o kadar çok olay geçti ki yazsam roman olur.Neyse bir ara ben iyice yorgun düşüyorum.Bizim okulun yemekhanesindeyiz o sırada ve insanlara bakıp kadına diyorum ki :''İnsanlar böyle hiçbir şeyden haberleri yokken çok daha mutlular.Biz onları bilgilendirirsek mutluluklarını ellerinden alır mıyız? ''.Sonra sessizlik oluyor.Derken masaların birinin ardından biri saldırıya geçiyor.Ama bu sefer ki son saldırıymış.Ya biz kazanacağız ya da onlar.Her tarafımızı silahlı insanlar sarıyor.Bir geçit bulup bu sefer kadının geldiği yere gidiyoruz ama orası da hep böyle insanlarla dolu.Bize saldıranlar da peşimizden geliyorlar.Bir yolun başını ve sonunu tutmuşlar.Ortada kalıyoruz.Ben bir başa, yanımdaki kadın diğer başa gidip kendimizi savunmaya başlıyoruz.O sırada bir evin penceresinden bir erkek ile kadın bakıyor.Bizi kurtarmak istiyorlar.Ellerinde bir yiyecek kutusu var.İçinden küçük küçük pişmaniye gibi şeyler çıkarıp o insanlara atıyorlar.Kapış kapış alıyorlar.Bizi hepten unutuyorlar.Ve o an penceredeki o adamın yanımdaki kadının sevdiği adam olduğunu görüyorum.Ama kadın benden çok uzakta.Adıyla ilk kez sesleniyorum.Bağırıyorum.''O burada.''diyorum.İkisinin adını da bağırarak söylüyorum.Kadın beni duymuyor.Hıçkıra hıçkıra ağlayarak adamın adını söylemeye çalışıyorum.Kadın beni hiç ama hiç duymuyor.Bakıyor uzaktan bana ama yanıma gelmiyor.Öyle çaresizlik içinde uyandım.Kötü insanları kısmen yendik ama kadın ile adamı kavuşturamadım :(  







8 Ocak 2017 Pazar

Karlı Soğuk Bir Günün Filmi

Dün akşam arkadaşımla La La Land'e gittik.Bu soğuk kış gününde çok iyi geldi.Ryan Gosling'in ilk yarıdaki repliklerine bayıldık.Aşkın evreleri,insana yerçekimi gücünü unutturup insanı havalara uçurma gücünü,müzik,dans ve sinemanın ahengini,hayaller için çabalamayı ve seçimine göre sonunun değişeceğini izledik.Ryan Gosling'in piyanoda çaldığı parçayla etkilendik.Arkadaşımda da bende de ağlama isteği uyandırdı.Zaten filmin sonunda bıraktım gözyaşlarımı,rahatladım.İkinci yarı beni pek tatmin edemese de ilk yarı ve sonuyla etkilendiğim filmler arasına girdi.Müzikleri zaten süperdi.İzlemenizi tavsiye ederim ;)


7 Ocak 2017 Cumartesi

Rod Stewart ve I Don't Want To Talk About It

Geçen Bonnie Tyler'ın It's a Heartache şarkısını açtım.Zaten yaklaşık üç aydır iki-üç günde bir dinliyorum.Yorumları da okudum bu sefer.Rod Stewart'ın da bu şarkıyı söylediğini gördüm.Hemen onun sesinden  de dinledim ve beğendim.Ama benim için Bonnie daha öncelikli.O yüzden Rod'un başka şarkılarına odaklandım ve bir şarkısına takıldım kaldım.''I don't want to talk about it how you broke my heart '' diyor nakaratta.Amy Belle ile olan düet versiyonunu daha çok sevdim.Arada farklı bir ses tonu girmesi ve şarkıyı hafiften yavaşlatması hoşuma gitti.Bir de o kısmı Rod söyleyince pek duygulanamadım ama Amy söyleyince eriyip bittim.Kırılmış bir kalbin kırıntılarını taşıyormuş gibi söylüyor.Heyecandan sesi titriyor gibi bazı yerlerde ama olsun,ben o kısımları bile beğendim.Benim için önemli olan beni nasıl etkilediği.''It's a heartache'' şarkısına arkadaş oldu diyebilirim artık bu şarkı için.




2 Ocak 2017 Pazartesi

Hadi Bakalım

Programımı hazırladım ve düzgün bir şekilde ders çalışmaya başladım.Büyük bir sınavım var seneye.Uzun zamandır kapasitemi zorlamıyordum.En az çaba ile işlerimi hallediyordum ama artık biraz zorlamanın vakti geldi.Nöronlarımın üzerindeki tozu bir üfleyeyim,canlansınlar :) Hem kendimi bu programın akışına uydurursam fazla düşüncelere de dalmam.Çok düşünmek iyi gelmiyor bana.Bu zamana kadar çoğu şeyi fazla uğraşmadan başardım.Olmayacak şeylerden hep kaçtım.Böylelikle kafam hep rahat oldu.Ama son birkaç yıldır bazı şeylerde çok uğraştım.Olmadı.Her seferinde farklı bir düşünce karşıma çıktı.Olmadı yani.Artık gerçekten bir şey yapamam kabullenmekten başka.Hayat bir şekilde akıp gidiyor.Ülke adına gelecekten pek bir beklentim kalmasa da kendim için çabalamak zorundayım.Kendimi düşünüp bir şeyler yapmalıyım. 

Bu da bu aralar sürekli dinlediğim şarkı 


Siz hiç eksilmediniz mi? Biz çok eksildik...

Korkma yanımda kal şarkılar gibi
Madem yalnız değiliz bize bir şey olmaz...