Candy

Candy

11 Temmuz 2015 Cumartesi

Tehlikeli Oyunlar

Tehlikeli Oyunlar evet hani hiç bitmeyen oyunlar.Oyunlardan daha önce bir yazımda kısaca bahsetmiştim.Herkesin dahil olup çok az kişinin farkında olduğu ilginç oyunlar...Takdir edersiniz ki konu oyunlar olunca okuyanların aklına Oğuz Atay'ın ''Tehlikeli Oyunlar'' adlı romanı gelir.Hayatımda okuduğum belki de en ilginç romanlardan birisidir.Romanın başlarında ne okuduğumu anlayamamıştım açıkcası ama devam ettikçe bunun bir romandan çok daha başka bir şey olduğunu anladım.İnsanın hayatını derinden sarsan,insana, herkesin oyunların içinde olduğunu gösteren bir kılavuz gibiydi.Şu klasik sözü söylemek istemezdim ama gerçek manada herkesin kendinden bir şeyler bulacağı bir roman.Hani öyle çok güzel olaylar beklemeyin.Hayatın gerçekleri genellikle acıdır.Biz,güzel görme oyunu oynayarak acı tarafını göz ardı ederiz çoğu zaman.Bu oyunu severim çünkü insanı rahatlatıyor ama gerçeklerden uzaklaşmamıza da neden olmuyor değil.Gerçeklerden kaçıyoruz.Peki gerçeklerle yüzleşmek bizi rahatlatır mı? Çoğu zaman hayır.Gerçekleri kimse görmek istemez,bünyeler kaldıramaz.Bunun için sağlam bir irade olması gerekiyor.İnsanın kendi gücünün farkında olması gerekiyor.Daha bir sürü şey gerekiyor ama insanlar çok şey gerektiren işlerle uğraşmayı da sevmez.Anlayacağınız çoğumuz kaçıyoruz,oyunlara sığınıyoruz. Ahh şu oyunlar.... 

Oyunlar hiç olmasa nasıl olurduk acaba ? Açıkçası benim buna verebilecek bir cevabım yok.Herkesin kendine göre cevapları vardır ama eminim hepsi de iç karartıcıdır.İşte ben de işin iç karartıcı yönünü görmek istemediğim için bir başka oyuna daha başvuruyorum.Ne kadar ironik ...

Artık yazıyı bitirme oyununa mı başlasam ? ( Düşüncelerin çok yoğun olduğu ancak yazıya dökmede başarılı olunamayacağını anladığımız zaman başvurduğumuz bir oyun :) ) Bitirmeden önce kitaptan birtakım alıntılar yapmak istiyorum.

 -Kelimeler... Kelimeler Albayım,bazı anlamlara gelmiyor.

-Hayalimdeki günleri bile böyle küçük hesaplarla geçirdim işte Albayım.
-Düşüncemin duvarlarına resimler asmak istediğim halde bir türlü olmadı.Belirli noktalara biriken eşya,odanın çıplaklığını daha çok ortaya çıkardı.
-İşte ondan sonra kardeşim Hidayet,insanlığa öfkem başlıyordu;belki de ilk öfkelerimi bu oyunlar sırasında duymuştum.Çünkü,bütün gücüme rağmen oyuna geliyordum.Kendime kızıyordum:Çünkü oyuna geliyordum,anlıyor musun oğlum Hidayet? oyuna geliyordum.Oyuna gelmemeliydim,bana oyun oynanmamalıydı.Bütün gücümle uyanık kalmalıydım;başkalarının rüyalarını görmemeliydim.
-Kelimeler aldatıcıydı;kelimeler,bizi gerçeklerden uzaklaştıran küçük tuzaklardı.
-Siz bilmezsiniz Albayım:İnsanlık tek başına kollarımda can verdi.Yanında kimseler yoktu.
-Siz gerçekten doğru söylüyorsunuz Albayım:Ben adam olmam.Ben,tek başıma yaşamalıyım;başkalarını zehirlememeliyim.
-Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın Albayım,ölmek.Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum.Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan;bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor.Küçük oyunlar istemiyorum Albayım.
-Ne var ki,dünyada ''sizi anlıyorum''gözlerinin sahteleri türemişti;gerçeği sahteden ayırmak çok zordu.''Sizi - anlıyorum konuşmanıza-ihtiyaç yok'' ya da ''siz-onlara-bakmayın-yalnız-gözlerime inanın'' bakışlarının çoğu aslında ''bugünü-geçirmek-için-birine-ihtiyacım-var'' kalıbından ibaretti.
-Çünkü,bir insanı gerçekten seyretmek isteyen,onun oyununa gerçekten katılan biri,o insanın ancak kafasında yaşayabilir.
-''Bizi bir de bu acımak mahvediyor Albayım '' dedim.''Başkalarına acımakla başlayan bu tehlikeli duygu,her zaman kendimize acımakla son buluyor.Kendimize acımaktan,başka işlere zaman kalmıyor.
-Değerlendirmek! Ne kadar boş bir söz.Değerlendirmek,kaçmaktır; değerlendirmek,yalnız bırakmaktır; yaşantısının ağırlığına dayanamayan birini,yaşarken öldürmektir.
-Bütün hayatımı kelimeler uğruna harcadım,içi boş kelimeler uğruna ...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder