Candy

Candy

12 Temmuz 2019 Cuma

Bir Film,Bir Japon ve Ruhumun Halleri

Günlerdir değişik ruh hallerine girdim,çıktım.Bu sefer daha başka,çözülse de her şeyin eskisi gibi olmayacağı bir çıkmazdayım.Zaten ben çabaladıkça battık.Sonra bıraktığımda olumlu gelişmeler oldu gibi,unutmaya karar verdik.Ama unutulmaz ve söylenmemiş sözlerin varlığı ciddi bir şekilde hissediliyor.Zor ,çok zor bir durum.Son günlerde iş yerimde de sıkıntılar olmaya başladı.E iyice bunalınca kendimi tenise verdim.Oradaki arkadaşlarla görüştüm,eğlendim.Oradaki bir arkadaşım da depresyondayım deyip işinden dert yanıyordu.İkimiz birbirimizi teselli etmeye çalıştık.Bayram için tatil planı yaptık ama bakalım benim iznim olacak mı? İşe dair sorunları bir şekilde hallederim de diğer meselede ne yapacağım? Bazı kararlar almıştım ama saf gibi ufak iyi bir işarette dayanamıyorum,aman boşver deyip tekrar anı yaşamaya,mutlu olmaya odaklanıyorum.Nereye kadar böyle sürer onu düşünüyorum işte son zamanlarda.Düşündükçe geriliyorum ve sorguluyorum.Çıkamıyorum işin içinden.Neyse bu dönemimi dışarıda,arkadaşlarla geçirsem çok iyi olacak.Zaten bir sürü planlar yaptık.Bana bisiklet de bakacağız.Geçecek yani bu dönem de bir şekilde.Ne kışınki gibiyim ne de birkaç yıl öncesi gibi...
Geçen bir arkadaşım Japon bir sanatçının resmini attı.''Aynı sana benziyor.'' dedi.Geçen yıl da çok sevdiğim arkadaşım atmıştı aynısını.O sanatçının şarkılarına sardım son günlerde.Çok güzel sesi
Mariya Takeuchi
(Uzak Doğu en sevdiğim kültür ve böyle bir sanatçıya benzetilmek waaoov)
var,şarkıları da çok iyi.Ama algıda seçicilik mi desem ne desem bilmiyorum.Bu çalkantılı dönemimde onunla ilgili çok şey oluyor.Neden o resim atıldı da geçmişe gittim ya da neden tenisteki arkadaşlarım ondan bahsetti ? 

Bir film izledim.''Eternity and A Day'' Çok beğendim.Bazı yerlerde birebir kendimi gördüm.Mesela kadının kocasına mektup yazdığı yerler.Ben de bu tarz şeyler yazmayı çok severim ve kadının ''Ah Aleksandr'' deyişi gibi benim de ahlarım oluyor.Pişmanlıkları,bir şeylerle yetinmeye çalışmayı ama bunun insanı zorlamasını,kişinin kendi içine yolculuğunu anlatıyordu.Bazı replikleri beni benden aldı.Kadının kocası için mektupta yazdığı şu cümle mesela:''Beni düşlediğini düşlemeye cesaret edemiyorum.'' Kocası dediğim filmin başrolü ve şair.Kadın,kocasının boş anlarını yakalamaya çalışıp birazcık sevilmeyi hissetmeye
İnsan neden öğrenemez sevmeyi?
(Eternity and A Day)
çalışıyordu.Tamam, kocası zaten kadını seviyor ama kadınlar için bunun sürekli hissedilmesi lazım.Bir kadın çok aşıksa zaman kollayıp aşk dilenir ve hep bekler.Garip oldum bu sahneleri izleyince.Kadın,kocası tarafından merak edilmek istiyordu.Şu kısımda da kendimi gördüm.Bir şeyleri dile getirmeden bir köşede sessizce durup merak edilmeyi beklemek... Çocukluğumdan beri öyleyim ben.Kimseye bir şeyimi çaktırmayaya çalışırım.Onlar anlasınlar isterim ama yok olmuyor öyle.Hiç sağlıklı bir durum değil ama iyi ki ikili ilişkilerimde sorunlarımı direkt dile getirip çözmeye çalışıyorum.O konuda içimde tutamam bir şeyleri.Neyse filmdeki diğer replikler de şöyleydi: ''İnsan neden öğrenemez sevmeyi? '', ''Ona gözden ibaretmişim gibi baktım.Ona elden ibaretmişim gibi dokundum.'' Beni çok etkiledi film.Zaten yönetmeni çok ünlü bir Yunan yönetmen olan Theodoros Angelopoulos imiş.Filmi sanırım iki yıldır listemde tutuyordum.İyi ki izlememişim önceden yoksa filmde anlatılanları pek anlamazdım.Bu arada müzikleri de harika.O müzikler için bile izlemeye değer.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder